Davalı şirketin hisse devirlerini gösterir ticaret sicil kayıt örnekleri, ticari defterleri incelenerek alacaklıdan mal kaçırmak için muvazaalı işlemler yapılıp yapılmadığı değerlendirilmelidir.

ÖZET :

  • Davalı şirketin ilk kuruluşundan günümüze değin ortakları ile faaliyet adreslerini, hisse devirlerini gösterir ticaret sicil kayıt örneklerini, ticari defterleri incelenmeli, tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisinden de yararlanılarak alacaklıdan mal kaçırmak için muvazaalı işlemler yapılıp yapılmadığı değerlendirilmelidir.
  • Davacının alacaklı olarak eldeki davayı açmakta hukuki menfaati bulunduğundan mahkemece tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisinden de yararlanılarak taraf delillerinin toplanması, borçlu ve üçüncü kişi davalı şirket arasında maddi ve hukuki organik bağ bulunup bulunmadığı, muvazaalı işlem ve nam-ı müstear olarak yapılan işlem olup olmadığı belirlenmelidir.
  • Bu durumda; mahkemece yapılması gereken iş öncelikle, davalı şirketin ilk kuruluşundan günümüze değin ortakları ile faaliyet adreslerini, hisse devirlerini gösterir ticaret sicil kayıt örneklerini, ticari defterlerini getirtmek olmalıdır.
  • Bu delillerin getirtilip incelenmesinden sonra, alacaklıdan mal kaçırmak için muvazaalı işlemler yapılıp yapılmadığı değerlendirilmeli, gerekirse borçlu ile birlikte davalı şirketin ticaret sicil kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi de yaptırılmalı, dosya kapsamından davalı şirketin ortaklarının … ve … olduğu daha sonra 03/09/2013 tarihinde …’un ortaklıktan ayrıldığı ve tek ortak …’ın kaldığı, … ile davalı borçlu …’in kardeş olup davalı şirketi 22/02/2011 tarihinden itibaren 20 yıl münferiden davalı borçlu … temsile yetkili olduğu anlaşıldığından davalı borçlu … tarafından; tek ortaklı hale getirilen davalı şirkete para aktarılıp aktarılmadığı, para alışverişi bulunup bulunmadığı, aktarılmış ise tarihlerinin ne olduğu, davalı borçlu …’in davalı şirketin gizli ortağı ya da yöneticisi durumunda olup olmadığı konularında ayrıntılı, denetime elverişli uzman bilirkişi incelemesi yaptırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekir.

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi

2017/5116 E. , 2019/11048 K.

“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki muvazaa davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili; davacının … İş Mahkemesinin 2008/334 esas 2015/632 karar sayılı kararı ile maddi tazminat, ayrı ayrı avukatlık ücreti ve yargılama giderlerinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine hükmedildiğini, bu hükmün kesinleştiğini, ödemeye yanaşmayan davalı hakkında icra takibi başlatıldığını, icra dosyasında yapılan işlemler neticesinde borçlu davalının üzerine kayıtlı mal bulunmadığı ve sigortalı olarak çalışmadığının görüldüğünü, dava açıldığında kendi adına işlettiği şirketini tamamen kapattığını ve borçlarını ödemekten kurtulmaya çalıştığını, ancak fiilen işletmeye devam etmek suretiyle diğer davalı şirketin bünyesine taşıdığını, davalının hukuken bitirdiği iş hayatını fiilen bitirmediğini, önceki şirkete ait işlerin tüm kapsamını daha önceden kurulmuş olan ancak faaliyet göstermeyen şirket olan davalı … İnşaat Müh. Taahhüt makina San. ve Tic. Ltd. Şti.’ye aktardığını, şirket yetkilileri tarafından çıkarılan vekaletname ile de davalının bu şirketin işlerini bizzat yürütmeye devam ettiğini belirterek davalı şirketin fiilen asıl sahibinin davalı borçlu … olması sebebiyle davalı şirketin de ilgili borçlardan sorumlu tutulmasına, alacağın tahsili için şirket hak ve alacakları üzerinde cebri icra işlemlerini icra etmelerine karar verilmesin talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili; …’in davalı şirketin müdürü olduğunu ancak ortağı ve sahibi olmadığını, işlerini de bu şekilde aktardığını, müvekkilin inşaat mühendisi olduğundan çeşitli firmalara mühendislik hizmeti verdiğini, …’a devrettiği herhangi bir malvarlığı bulunmadığını,tasarrufun iptaline konu olabilecek herhangi bir tasarruf işlemi de bulunmadığından davanın reddini savunmuştur.
Davalı şirket vekili; müvekkili şirketin 1999 yılında kurulduğunu, dava dilekçesinde iddia olunduğu gibi 2015 yılında verilen bir hükmün sonucundan kurtulmak üzere kurulan bir şirket olmadığını beyanla davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan delillere göre; davalı şirket ile davacı alacaklı arasında diğer davalı …’ın borçlarının üstlenildiğine dair herhangi bir sözleşme de akdedilmediğinden, davalı …’ın diğer davalı şirketin ortağı veya yöneticisi olmadığından ve davalı şirketin davacının alacağına konu borcun doğumundan önce tüzel kişilik kazandığından davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; davalı şirketin muvazaalı olarak … tarafından yönetildiği, aslında davalı borçlu …’e ait olduğunun tespiti ve alacakları nedeniyle bu şirketin de borçlardan sorumlu tutulması istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın reddine karar verilmişse de yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli değildir.
Davacı vekili; davalı borçlunun mal kaçırmak için kendi adına işlettiği şirketini tamamen kapattığını, ancak işlerini fiilen işletmeye devam etmek suretiyle diğer davalı şirketin bünyesine taşıdığını, davalının hukuken bitirdiği iş hayatını fiilen bitirmediğini, önceki şirkete ait işlerin tüm kapsamını daha önceden kurulmuş olan ancak faaliyet göstermeyen şirket olan davalı … inşaat müh. Taahhüt makina San ve Tic Ltd Şti. Ye aktardığını, şirket yetkilileri tarafından çıkarılan vekaletname ile de davalının bu şirketin işlerini bizzat yürütmeye devam ettiğini belirterek bu muvazaalı işlemler nedeniyle gerçekte davalı borçlu …’e ait olan davalı şirketin de borçlardan sorumlu tutulmasını talep etmiştir.
Davacının alacaklı olarak eldeki davayı açmakta hukuki menfaati bulunduğundan mahkemece tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisinden de yararlanılarak taraf delillerinin toplanması, borçlu ve üçüncü kişi davalı şirket arasında maddi ve hukuki organik bağ bulunup bulunmadığı, muvazaalı işlem ve nam-ı müstear olarak yapılan işlem olup olmadığı belirlenmelidir.
Bu durumda; mahkemece yapılması gereken iş öncelikle, davalı şirketin ilk kuruluşundan günümüze değin ortakları ile faaliyet adreslerini, hisse devirlerini gösterir ticaret sicil kayıt örneklerini, ticari defterlerini getirtmek olmalıdır.
Bu delillerin getirtilip incelenmesinden sonra, alacaklıdan mal kaçırmak için muvazaalı işlemler yapılıp yapılmadığı değerlendirilmeli, gerekirse borçlu ile birlikte davalı şirketin ticaret sicil kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi de yaptırılmalı, dosya kapsamından davalı şirketin ortaklarının … ve … olduğu daha sonra 03/09/2013 tarihinde …’un ortaklıktan ayrıldığı ve tek ortak …’ın kaldığı, … ile davalı borçlu …’in kardeş olup davalı şirketi 22/02/2011 tarihinden itibaren 20 yıl münferiden davalı borçlu … temsile yetkili olduğu anlaşıldığından davalı borçlu … tarafından; tek ortaklı hale getirilen davalı şirkete para aktarılıp aktarılmadığı, para alışverişi bulunup bulunmadığı, aktarılmış ise tarihlerinin ne olduğu, davalı borçlu …’in davalı şirketin gizli ortağı ya da yöneticisi durumunda olup olmadığı konularında ayrıntılı, denetime elverişli uzman bilirkişi incelemesi yaptırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu şekilde eksik inceleme ve araştırmaya dayalı olarak karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan sebeplerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 25/11/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Editör http://sanalhukuk.org

Güncel ve Güvenilir Hukuki Bilgi

Daha Fazla

+ There are no comments

Add yours