Anasayfa » AVUKAT » Vekalet sözleşmesinde belirtilen davadaki kararın icraya konulma aşamasının kararlaştırıldığını ispat yükü davacıda olup icraya konulma işinin başka bir vekile verilmesi haksız azil olmadığı gibi haklı istifa sebebi de değildir.

Vekalet sözleşmesinde belirtilen davadaki kararın icraya konulma aşamasının kararlaştırıldığını ispat yükü davacıda olup icraya konulma işinin başka bir vekile verilmesi haksız azil olmadığı gibi haklı istifa sebebi de değildir.

Vekalet sözleşmesinde belirtilen davadaki kararın icraya konulma aşamasının kararlaştırıldığını ispat yükü davacıda olup icraya konulma işinin başka bir vekile verilmesi haksız azil olmadığı gibi haklı istifa sebebi de değildir.

  • ÖZET :
  • İlgili Hukuk
  • 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun ” Tek taraflı sona erdirme” kenar başlıklı 512 nci maddesi şöyledir:
  • “Vekalet veren ve vekil, her zaman sözleşmeyi tek taraflı olarak sona erdirebilir. Ancak, uygun olmayan zamanda sözleşmeyi sona erdiren taraf, diğerinin bundan doğan zararını gidermekle yükümlüdür.”
  • 1136 Sayılı Avukatlık Kanunu’nun (1136 Sayılı Kanun) “Avukatlık ücreti” kenar başlıklı 164 üncü maddesi şöyledir:
  • “Avukatlık ücreti, avukatın hukuki yardımının karşılığı olan meblağı veya değeri ifade eder.
  • Yüzde yirmibeşi aşmamak üzere, dava veya hükmolunacak şeyin değeri yahut paranın belli bir yüzdesi avukatlık ücreti olarak kararlaştırılabilir.
  • İkinci fıkraya göre yapılacak sözleşmeler, dava konusu para dışındaki mal ve haklardan bir kısmının aynen avukata ait olacağı hükmünü taşıyamaz.
  • Avukatlık asgari ücret tarifesi altında vekalet ücreti kararlaştırılamaz. Ücretsiz dava alınması halinde, durum baro yönetim kuruluna bildirilir. Avukatlık ücretinin kararlaştırılmamış olduğu veya taraflar arasında yazılı ücret sözleşmesinin bulunmadığı yahut ücret sözleşmesinin belirgin olmadığı veya tartışmalı olduğu veya ücret sözleşmesinin ücrete ilişkin hükmünün geçersiz sayıldığı hallerde; değeri para ile ölçülebilen dava ve işlerde asgari ücret tarifelerinin altında olmamak koşuluyla ücret itirazlarını incelemeye yetkili merci tarafından davanın kazanılan bölümü için avukatın emeğine göre ilamın kesinleştiği tarihteki müddeabihin değerinin yüzde onu ile yüzde yirmisi arasındaki bir miktar avukatlık ücreti olarak belirlenir. Değeri para ile ölçülemeyen dava ve işlerde ise avukatlık asgari ücret tarifesi uygulanır.
  • Dava sonunda, kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekalet ücreti avukata aittir. Bu ücret, iş sahibinin borcu nedeniyle takas ve mahsup edilemez, haczedilemez.”
  • 1136 Sayılı Kanunu’nun “Avukatın işi takipten vazgeçmesi, azli ve ücretin gününde ödenmemesi” kenar başlıklı 174 üncü maddesi şöyledir:
  • “Üzerine aldığı işi haklı bir sebep olmaksızın takipten vazgeçen avukat hiçbir ücret istiyemez ve peşin aldığı ücreti geri vermek zorundadır.
  • Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.
  • Anlaşmaya göre avukata peşin verilmesi gereken ücret ödenmezse, avukat işe başlamakla zorunlu değildir. Bu sebeple doğabilecek her türlü sorumluluk iş sahibinindir. Yazılı sözleşmedeki diğer ödeme şartlarının yerine getirilmemesinden dolayı avukat işi takip etmek ve sonucunu elde etmekten mahrum kalırsa sorumluluk bakımından aynı hüküm uygulanır.”
  • Değerlendirme
  • 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 512/1 inci maddesine göre, vekillikten istifa her zaman mümkün olup, bu istifa vekalet ilişkisini ileriye doğru sona erdiren bozucu yenilik doğuran bir işlemdir. Ancak istifa haksız ve müvekkil de bu nedenle zarara uğramışsa, vekil bu zarardan sorumludur. Avukatlık Kanunu’nda ise haksız istifa halinde, vekil yönünden Borçlar Kanunu’ndaki aynı konuya ilişkin düzenlemelere göre daha ağır bir sorumluluk esası getirilmiştir. Gerçekten de Avukatlık Kanunu’nun 174/1 inci maddesinde “üzerine aldığı işi haklı bir sebep olmaksızın takipten vazgeçen avukat ücret talebinde bulunamaz.” hükmü mevcut olup, bu hükümle vekaletten haklı bir neden olmadan istifa eden avukatın, Borçlar Kanunundaki vekalet akdine ilişkin genel düzenlemelerden farklı olarak, herhangi bir zarar şartı olmadan da müvekkile karşı sorumlu tutulduğu görülmektedir. Anılan düzenlemeye göre, haksız olarak işi bırakan, vekaletten istifa eden avukat, ücrete hak kazanamadığı gibi, aksine bir hüküm mevcut değilse aldığı peşin ücretleri, kullanmadığı masraf avanslarını da iş sahibine iade etmek zorundadır.
  • Avukatlık Kanunu’nun 171/1 inci maddesinde düzenlenen “Avukat üzerine aldığı işi kanun hükümlerine göre ve yazılı sözleşme olmasa bile sonuna kadar takip eder.” ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 2. maddesinde düzenlenen “…avukatlık ücreti, kesin hüküm elde edilinceye kadar olan dava, iş ve işlemler ücreti karşılığıdır.” hükümleri gereğince de avukat, aksine sözleşme yoksa, işi sonuna kadar takip edip sonuçlandırmadan ücretini talep edemez. Ancak, haksız azil halinde olduğu gibi, avukatın haklı olarak vekillikten istifa etmesi halinde de işe devam etme olanağı mevcut olmadığından, avukat, haklı istifa tarihi itibariyle muaccel olan vekalet ücreti alacağının ödetilmesini talep edebilir. Öte yandan, vekalet ilişkisi bir bütün olup, vekaletten azil gibi, istifa da taraflar arasındaki tüm dava ve takiplere sirayet eder. Zira, azil ve istifa ile birlikte vekalet akdinin en önemli unsurlarından olan “güven ilişkisi” de sona ermektedir. Haksız istifa halinde ise davacı avukat, sadece istifa tarihi itibariyle tamamlanmış işlerden dolayı vekalet ücretine hak kazanır.
  • Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacının istifasının haklı olmadığı ve istifa tarihi itibariyle tamamlanmış iş bulunmadığı anlaşılmakla davacı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi        

 2022/4062 E.  ,  2023/965 K.

“İçtihat Metni”




İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 46. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2020/2188 E., 2022/658 K.
DAVA TARİHİ : 06.01.2017
KARAR : Davanın reddi
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 25. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2017/483 E., 2019/367 K.

Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davacının başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 04.04.2023 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.

Belli edilen günde davacı asil … ile davalılar vekili Avukat Berna Yılmaz geldiler. Sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saat 14.00’te Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:



I. DAVA
Davacı; davalılar adına İstanbul 20. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/24 E. sayılı dosyasında dava açıp sonuçlandırdığını, kararın temyiz incelemesi neticesinde bozulduğunu, Yargıtay kararı sonucunda davalıların isteği üzerine Ankara 4. İcra Müdürlüğünün 2015/16280 E. sayılı dosyası ile sadece karşı yan vekalet ücreti 496.869,09 TL için takip yaptığını, karşı yan vekalet ücreti dışındaki tüm alacak kalemlerinin 20.08.2015 tarihinde … isimli avukat tarafından icraya konulduğunu öğrendiğini, davalılar ile arasında yazılı avukatlık ücret sözleşmesi bulunmadığını, işin başlangıcında sözlü olarak anlaşılmış bir ücretin söz konusu olduğunu, ücretin 1/4’ünün işin başında ödendiğini ve kendisine makbuz da verildiğini, ödenen akdi vekalet ücreti avansı 125.000,00 USD’nin takdir edilecek ücretten mahsup edilmesini talep ettiğini belirterek; davalılarla yaptığı sözlü anlaşmanın geçerli bir sözleşme olarak kabul edilmesi halinde, sözleşmeden kaynaklanan 375.000,00 USD’nin fiili ödeme günündeki Türk Lirası karşılığının 20.08.2015 tarihinden itibaren ya da mahkemece tespit edilecek temerrüt tarihinden işleyecek faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini, sözleşmenin varlığının kabul edilmemesi halinde, emeğine göre müddeabihin (USD olarak) değerinin %10 ile %20 arasındaki miktarın avukatlık ücreti olarak belirlenmesini, mahkemece tespit edeceği temerrüt tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte ödeme günündeki Türk Lirası karşılığının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile şimdilik 20.000 USD karşılığı 71.818,00 TL’nin ödenmesini istemiştir.

II. CEVAP
Davalılar; görev itirazlarının kabulü ile mahkemenin görevsizliğine ve dosyanın görevli İstanbul Anadolu Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine, davanın açıldığı tarihte alacağın miktarı tam ve kesin olarak belirli olmakla, davacının belirsiz alacak davası açabilmesi mümkün olmadığından davacının talebini belirli hale getirerek harcı tamamlamasına, harcı tamamlanmaması halinde davanın reddine karar verilmesini istemişlerdir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; taraflar arasında sözlü bir vekalet sözleşmesi yapıldığı, vekalet sözleşmesinde belirtilen davanın yanında kararın icraya konulması aşamasının da kararlaştırıldığı hususunu ispat yükümlülüğü davacıda olup, bu hususun davacı tarafça ispat edilemediği, icra aşamasının yapılan vekalet sözleşmesinin kapsamında olmaması nedeniyle ilamın icraya konulması işi için başka bir vekil ile sözleşme yapılmasının da taraflar arasındaki güven ilişkisini zedelemediği gibi haksız azil niteliğinde olmadığı ve haklı bir istifa nedeni de oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili; vekalet sözleşmesinin kararın icraya konulması safhasını da kapsadığını, davalı tarafın ilamın icra aşamasının açıkça avukatlık sözleşmesi dışında tutulduğuna ilişkin belge sunacağını iddia ettiğini ancak sunamadığını, davacının istifasının haklı olup olmadığı yönünde değerlendirme yapılmaksızın ret kararı vermesinin eksik ve hatalı incelemeye dayalı olduğunu, davalı tarafın davacı adına çıkarmış olduğu vekaletnamede ilamın icrası için yetki verildiğini, davacıdan gizlice başka bir vekil aracılığıyla icra takibi başlattırılmasının kötü niyetli olduğunu ve istifanın haklı olduğunu, vekaletname, imzalamayan sözleşme örneği ve sunulan yazışmaların ilamın icrası görevinin davacıya

verildiğini ortaya koyduğunu belirterek istinaf talebinin kabulü ile kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.


C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; yanlar arasındaki uyuşmazlığın doğru olarak nitelendirildiği, usule, maddi hukuka ilişkin kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklara, gerektirici nedenlere ve delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili, istinaf nedenlerini tekrar ederek kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, vekalet ilişkine dayalı akdi vekalet ücretinin tahsili istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1. 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun ” Tek taraflı sona erdirme
” kenar başlıklı 512 nci maddesi şöyledir:
“Vekalet veren ve vekil, her zaman sözleşmeyi tek taraflı olarak sona erdirebilir. Ancak, uygun olmayan zamanda sözleşmeyi sona erdiren taraf, diğerinin bundan doğan zararını gidermekle yükümlüdür.”

2. 1136 Sayılı Avukatlık Kanunu’nun (1136 Sayılı Kanun) “Avukatlık ücreti” kenar başlıklı 164 üncü maddesi şöyledir:
“Avukatlık ücreti, avukatın hukuki yardımının karşılığı olan meblağı veya değeri ifade eder.
Yüzde yirmibeşi aşmamak üzere, dava veya hükmolunacak şeyin değeri yahut paranın belli bir yüzdesi avukatlık ücreti olarak kararlaştırılabilir.
İkinci fıkraya göre yapılacak sözleşmeler, dava konusu para dışındaki mal ve haklardan bir kısmının aynen avukata ait olacağı hükmünü taşıyamaz.
Avukatlık asgari ücret tarifesi altında vekalet ücreti kararlaştırılamaz. Ücretsiz dava alınması halinde, durum baro yönetim kuruluna bildirilir. Avukatlık ücretinin kararlaştırılmamış olduğu veya taraflar arasında yazılı ücret sözleşmesinin bulunmadığı yahut ücret sözleşmesinin belirgin olmadığı veya tartışmalı olduğu veya ücret sözleşmesinin ücrete ilişkin hükmünün geçersiz sayıldığı hallerde; değeri para ile ölçülebilen dava ve işlerde asgari ücret tarifelerinin altında olmamak koşuluyla ücret itirazlarını incelemeye yetkili merci tarafından davanın kazanılan bölümü için avukatın emeğine göre ilamın kesinleştiği tarihteki müddeabihin değerinin yüzde onu ile yüzde yirmisi arasındaki bir miktar avukatlık ücreti olarak belirlenir. Değeri para ile ölçülemeyen dava ve işlerde ise avukatlık asgari ücret tarifesi uygulanır.
Dava sonunda, kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekalet ücreti avukata aittir. Bu ücret, iş sahibinin borcu nedeniyle takas ve mahsup edilemez, haczedilemez.”

3. 1136 Sayılı Kanunu’nun “Avukatın işi takipten vazgeçmesi, azli ve ücretin gününde ödenmemesi” kenar başlıklı 174 üncü maddesi şöyledir:
“Üzerine aldığı işi haklı bir sebep olmaksızın takipten vazgeçen avukat hiçbir ücret istiyemez ve peşin aldığı ücreti geri vermek zorundadır.
Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.
Anlaşmaya göre avukata peşin verilmesi gereken ücret ödenmezse, avukat işe başlamakla zorunlu değildir. Bu sebeple doğabilecek her türlü sorumluluk iş sahibinindir. Yazılı sözleşmedeki diğer ödeme şartlarının yerine getirilmemesinden dolayı avukat işi takip etmek ve sonucunu elde etmekten mahrum kalırsa sorumluluk bakımından aynı hüküm uygulanır.”

3. Değerlendirme
1. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 512/1 inci maddesine göre, vekillikten istifa her zaman mümkün olup, bu istifa vekalet ilişkisini ileriye doğru sona erdiren bozucu yenilik doğuran bir işlemdir. Ancak istifa haksız ve müvekkil de bu nedenle zarara uğramışsa, vekil bu zarardan sorumludur. Avukatlık Kanunu’nda ise haksız istifa halinde, vekil yönünden Borçlar Kanunu’ndaki aynı konuya ilişkin düzenlemelere göre daha ağır bir sorumluluk esası getirilmiştir. Gerçekten de Avukatlık Kanunu’nun 174/1 inci maddesinde “üzerine aldığı işi haklı bir sebep olmaksızın takipten vazgeçen avukat ücret talebinde bulunamaz.” hükmü mevcut olup, bu hükümle vekaletten haklı bir neden olmadan istifa eden avukatın, Borçlar Kanunundaki vekalet akdine ilişkin genel düzenlemelerden farklı olarak, herhangi bir zarar şartı olmadan da müvekkile karşı sorumlu tutulduğu görülmektedir. Anılan düzenlemeye göre, haksız olarak işi bırakan, vekaletten istifa eden avukat, ücrete hak kazanamadığı gibi, aksine bir hüküm mevcut değilse aldığı peşin ücretleri, kullanmadığı masraf avanslarını da iş sahibine iade etmek zorundadır.

2. Avukatlık Kanunu’nun 171/1 inci maddesinde düzenlenen “Avukat üzerine aldığı işi kanun hükümlerine göre ve yazılı sözleşme olmasa bile sonuna kadar takip eder.” ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 2. maddesinde düzenlenen “…avukatlık ücreti, kesin hüküm elde edilinceye kadar olan dava, iş ve işlemler ücreti karşılığıdır.” hükümleri gereğince de avukat, aksine sözleşme yoksa, işi sonuna kadar takip edip sonuçlandırmadan ücretini talep edemez. Ancak, haksız azil halinde olduğu gibi, avukatın haklı olarak vekillikten istifa etmesi halinde de işe devam etme olanağı mevcut olmadığından, avukat, haklı istifa tarihi itibariyle muaccel olan vekalet ücreti alacağının ödetilmesini talep edebilir. Öte yandan, vekalet ilişkisi bir bütün olup, vekaletten azil gibi, istifa da taraflar arasındaki tüm dava ve takiplere sirayet eder. Zira, azil ve istifa ile birlikte vekalet akdinin en önemli unsurlarından olan “güven ilişkisi” de sona ermektedir. Haksız istifa halinde ise davacı avukat, sadece istifa tarihi itibariyle tamamlanmış işlerden dolayı vekalet ücretine hak kazanır.

3. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacının istifasının haklı olmadığı ve istifa tarihi itibariyle tamamlanmış iş bulunmadığı anlaşılmakla davacı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 46. Hukuk Dairesince verilen 24.03.2022 tarihli ve 2020/2188 E., 2022/658 K. sayılı kararın ONANMASINA,

8.400 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalılara verilmesine,

Aşağıda yazılı temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

04.04.2023 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

K A R Ş I O Y

Uyuşmazlık davacı vekilin istifasının haklı olup olmadığına ilişkindir.

Avukatlık Kanunu’nun 171/1 inci md. gereğince “Avukat üzerine aldığı işi kanun hükümlerine göre ve yazılı sözleşme olmasa bile sonuna kadar takip eder. 172 nci maddesi gereğince ise; iş sahibi ilk anlaşmayı yaptığı Avukatının yazılı muvafakatı ile, başka Avukatlar da işin kovuşturma ve savunmasına katabilir. İş sahibi ilk Avukatın muvafakatını kendisine tevdi veya tebliğ edilecek bir yazı ile en az bir haftalık süre vererek takip eder. Avukat, bu süre içinde cevap vermemişse muvafakat etmiş sayılır. İlk avukatın muvafakat etmemesi halinde, vekalet akdi kendiliğinden sona erer. İş sahibi, muvafakat etmeyen Avukata ücretin tamamını ödemekle yükümlüdür.

Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 512/1 (eski Bk. 396/1) maddesine göre, vekillikten istifa her zaman mümkün olup, bu istifa vekalet ilişkisini ileriye doğru sona erdiren bozucu yenilik doğuran bir işlemdir. Vekilin istifa hakkını da her zaman kullanması da mümkündür. Ancak istifa haklı değil, müvekkil de, bu nedenle zarara uğramışsa vekil bu zarardan sorumludur.

Somut olayda, davacı vekaletten haklı olarak istifa ettiğini ileri sürerek, vekalet ücreti alacağının tahsilini istemiştir. Davalı, davacının haksız olarak vekaletten istifa ettiğini, bu nedenle vekalet ücretine hak kazanamayacağını bildirerek, davanın reddini savunmuştur. Davacı, davalıların vermiş olduğu vekaletname ile davalılar adına İstanbul 20. Asliye Hukuk Mahkemesinde 2011/24 Esas sayılı dosya ile tapu iptal ve tescil olmadığı taktirde alacak davası ile Bodrum 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/314 Esas sayılı davalarını açmıştır. İstanbul 20. Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan yargılama sonunda alacak talebi kabul edilmiş, karar taraflarca temyiz edilmiştir. Dosya içeriğindeki vekil ve müvekkil arasındaki yazışmalardan davalı müvekkilin, davacı vekile İstanbul 20. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/24 Esas sayılı dosyasında verilen kararın kesinleşmeden icra takibi yapılmamasını istemiş olmasına rağmen, bu defa karar kesinleşmeden başka bir Avukata vekaletname verilerek mahkeme ilâmı 20.8.2015 tarihinde icra takibine konu edilmiştir. Davacı vekilde, 30.9.2015 tarihinde keşide ettiği ihtarname ile İstanbul 20. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/24 Esas sayılı dosyada verilen kararın izni ve rızası olmadan başka bir vekil yetkilendirmek suretiyle icra takibine konu edildiğini bildirerek, istifa ettiğini ihtaren bildirmiştir.

Davalılar ile davacı arasında yazılı ücret sözleşmesi yoktur. 31.8.2010 tarihli vekaletname ile davalıların davacı vekili icra takibinde bulunmaya ve ahzu kabza yetki verdikleri böylece icra aşamasıda dahil olmak üzere alacak tahsil edilinceye kadar yetki verdikleri anlaşılmaktadır. Davaya vekalet (özellikle; özel dava vekaletnamesinde, davanın sonuçlanması (yani hükmün kesinleşmesi) ve hükmün icra edilmesi ile son bulur. (İstinaf Sistemine Göre Yazılmış Medenî Usul Hukuku. Prof. Dr. Baki Kuru. Av. Burak Aydın). Buna rağmen davalıların davacı vekilden ilâmın icraya konulmamasını istemiş olmalarına rağmen mahkeme ilâmı kesinleşmeden icrası için başka bir Avukatı vekil tayin etmiş olmaları aynı zamanda ahzu kabz yetkisinden azil niteliğindedir. Aksi düşünülse bile bu davranış davacı yönünden güven ilişkisini sarsıcı ve haklı istifa nedenidir. Bu nedenle taraflar arasında yazılı bir ücret sözleşmesi
bulunmadığından Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanacak haklı istifa tarihi itibariyle davacı Avukatın muaccel olan vekalet ücretine hak kazandığı gerekçesiyle kararın bozulması görüşünde olduğumdan Sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum. 04.04.2023

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir