………..3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ SAYIN HÂKİMLİĞİ’ NE

 

Dosya No                     :2022/………….. E.

 

Davaya Cevap

Veren Davalı                :…………..-T.C. Kimlik No:……………

                                  Adr:…………..

Vekilleri                      :Av. …………

    ………….

 

Davacı                              :…………….-T.C. Kimlik No:…………

                                   Adr:……………

                                     Adr:……………….

 

Konu                          : Davaya Karşı Cevaplarımızın Sunulmasından ibarettir.

 

CEVAPLARIMIZ           :

         Sayın Mahkemenizde görülmekte olan davada, davacı …………… tarafından haksız ve gerçek dışı ithamlarda bulunmak suretiyle müvekkil …………….. ve davacının eşi ……………….. arasında duygusal ve cinsel ilişki bulunduğu iddia edilmiş; bu suretle müvekkilin davacı nezdinde manevi zararın doğmasına neden olduğu beyan edilerek bu zararın tazmin edilmesi talep edilmiştir. Davacının açmış olduğu dava usul ve esas bakımından yersiz olup; davayı kabul etmiyoruz. Davacının açmış olduğu dava usul ve esas bakımından yersizdir. Yasal süresi içinde davaya cevaplarımızı sunuyoruz.  Şöyle ki;

  1. Usule İlişkin İtirazlarımız;

a-DAVACI’NIN SAYIN MAHKEMENİZDE AÇMIŞ OLDUĞU İŞ BU DAVAYA İLİŞKİN TÜM TALEPLERİ ZAMANAŞIMINA UĞRAMIŞTIR ve DAVANIN ZAMANAŞIMINDAN REDDİNE KARAR VERİLMESİ GEREKMEKTEDİR.  Şöyle ki;

         Davacı, Sayın Mahkemenizde açmış olduğu manevi tazminat talepli iş bu davayı, Eski Türk Borçlar Kanunu’nun zamanaşımına ilişkin hükümleri uyarınca zamanaşımı süresi dolduktan sonra açmıştır. Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 5. Maddesinde; “ Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girmesinden önce işlemeye başlamış bulunan hak düşürücü süreler ile zamanaşımı süreleri, eski kanun hükümlerine tabi olmaya devam eder.” demektedir. Somut olayımıza zamanaşımı için uygulanması gereken yasa Eski Borçlar Kanunu’dur. Bu nedenle öncelikle davacının davası zamanaşımına uğramıştır, zamanaşımı itirazında bulunuyoruz.

         818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 60.maddesinde, “Zarar ve ziyan yahut manevi zarar namiyle nakdi bir meblağ tediyesine müteallik dava, mutazarrır olan tarafın zarara veya failine ittılaı tarihinden itibaren bir sene ve her halde zararı müstelzim fiilin vukuundan itibaren on sene mürurundan sonra istima olunmaz.” hükmü yer almaktadır. Bu hüküm kapsamında somut dava şartları incelendiğinde, davacının huzurunuzdaki davayı bir yıllık zamanaşımı süresi dolduktan sonra açtığı görülmektedir. Zira dava dilekçesinde davacı tarafından, olayların …………. yılının başlarında geçtiği ve …………..yılı başlarında söz konusu olayları öğrenildiği iddia edilmiştir. Yine tarafımızca kabul edilmeyen, davacının Mahkemenize sunduğu internet çıktılarında davacının eşine ait paylaşımlar ve yazılar da ………..yılının Şubat/Mart/Nisan aylarına aittir. Mahkemenizde …………… tarihinde açılmış olan davanın, ……………. yılı başları itibariyle zamanaşımına uğramış olması nedeniyle zamanaşımı itirazlarımızı sunar; davanın esasa girilmeksizin zamanaşımı yönünden reddine karar verilmesini talep ederiz.

         b-Öncelikle belirtmek gerekir ki; mevcut çıktıların ve facebook adreslerinin davalı müvekkilimiz ile hiçbir ilgisi bulunmamaktadır. Kaldı ki davayı kabul anlamı taşımamak kaydı ile mevcut dosyada davacı tarafından sunulan internet çıktılarının, hukuka aykırı şekilde temin edildiği bizzat dava dilekçesinde de davacı taafça ikrar edilmiştir. Bu nedenle davacının hukuka ve usule aykırı şekilde elde ettiği konuşma ve dokümanların Sayın Mahkemenizce verilecek hükme esas alınmaması gerekmektedir.

         Davacının Sayın Mahkemenize sunduğu facebook konuşması çıktılarının, sosyal medya verilerinin delil niteliği açısından ve davacının bu verileri elde etme şekli açısından ayrı ayrı irdelenmesi gerekmektedir. Her iki açıdan yapılacak değerlendirme sonucunda da, bu verilerin hukuka aykırılık nedeniyle delil olarak nitelendirilemeyeceği görülecektir.

         c-

         1) Davacı, eşi tarafından aldatıldığına ilişkin iddialarını dava dilekçesi ekinde Sayın Mahkemeye sunduğu facebook çıktılarına dayandırmaktadır. Bu çıktılarda da görüldüğü üzere; davacının eşi olduğu iddia edilen ………………. isimli şahıs ve müvekkil olduğu iddia edilen …………. isimli şahıs arasında bazı konuşmalar gerçekleştiği iddia edilmektedir. Davacı, bu konuşmayı gerçekleştirdiğini iddia ettiği şahsın müvekkil olduğuna dair herhangi bir belge sunamadığı gibi; tarafların duygusal ve cinsel ilişki içerisinde bulunduklarına dair de herhangi bir bilgi ve belge sunamamıştır. Davacı yalnızca kendi varsayımları doğrultusunda “eşi ile müvekkil arasında geçen bir konuşma” şeklinde nitelendirdiği facebook konuşmalarını Sayın Mahkemenize sunmuştur. Ancak Facebook konuşmalarının, tek başına delil niteliği teşkil etmediği ve eşler arasında açılan davalarda, bu delillere dayanarak hüküm tesis edilemeyeceği doktrinde yer alan hâkim görüş ve Yerleşik Yargıtay İçtihatlarında da benimsenmiştir. Bu kapsamda, Facebook gibi sosyal paylaşım sitelerinde yer alan bilgilerin, taraflardan biri lehine delil niteliği teşkil edebilmesi için somut delillerle desteklenmesi gerekmekte; aksi takdirde tek başına sunulacak sosyal paylaşım çıktıları delil olarak nitelendirilememektedir.

         Konu ile ilgili olarak Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2013/19577 E. 2014/1926 K. sayılı 05.02.2014 tarihli ilamında yer alan “Elektronik ortamdaki fotoğraf, film, görüntü veya ses kaydı gibi veriler ve bunlara benzer bilgi taşıyıcılar, diğer delillerle desteklendikleri takdirde ‘delil’ olarak hükme esas alınabilir. Bu veriler tek başına vakıaların ispatında yeterli değildir.” İfadesi de beyanlarımızı destekler niteliktedir.

         Bu nedenle konuşma içeriklerini kabul anlamına gelmemekle birlikte; davacının Mahkemenize sunduğu Facebook çıktılarının delil niteliğinde olmadığı kabul edilerek bu delillere Sayın  Mahkemenizce riayet edilmemesini talep ediyoruz.

          2) Facebook konuşmalarının delil niteliğini haiz olmadığına ilişkin beyanlarımız ile birlikte; bu konuşma çıktılarının elde ediliş şeklinin de değerlendirilmesi gerekmektedir. Bir delilin mahkeme nezdinde kabul edilebilmesi ve davanın seyrine etki edebilmesi için öncelikle usulsüz ve hukuka aykırı şekilde elde edilmemiş olması gerekmektedir. Bu kapsamda, kişilik haklarının korunması açısından Facebook gibi sosyal paylaşım sitesinde yer alan verilerin kullanılması hukuka aykırıdır. Çünkü önemli olan yalnızca iddia edilen hususu ortaya çıkarmak ya da ispat etmek değil; bu eylemi hukuk kuralları çerçevesinde ve kişilik haklarını ihlal etmeden gerçekleştirmektir.

         Davacı dava dilekçesi ile açıkça ikrar ettiği üzere; “eşinin kullanmakta olduğu bilgisayara, eşinin haberi olmaksızın internet cafeden aldığı bir kayıt programı takmıştır ve bu program aracılığıyla eşi ile müvekkil arasında geçtiğini iddia ettiği konuşmaları okumuştur.” Bu eylem, içeriğini kabul etmediğimiz konuşmaların davacı tarafından elde ediliş şeklinin hukuka aykırı olduğunu açıkça göstermektedir. Dolayısıyla ilgili Facebook çıktılarının, Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2012/23195 E. 2013/698K. sayılı 21.01.2013 tarihli ilamında yer alan “…01.10.2011’de yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK ‘ispat hakkı’ başlığını taşıyan 189/2. Maddesinde ‘hukuka aykırı olarak elde edilmiş olan deliller mahkeme tarafından bir vakıanın ispatında dikkate alınamaz’ hükmü ile açıkça hukuka aykırı olarak elde edilmiş delillerin ispat gücü olmayacağı kabul edilmiştir. … Somut olayda kadının rızası dışında Facebook’tan alınan ve delil olarak dosyaya sunulan fotoğrafların yasal delil olarak değeri tartışılıp değerlendirilmeksizin hükme dayanak alınması doğru bulunmamış, kararın bozulması gerekmiştir.” şeklindeki kararı doğrultusunda davanın reddine karar verilmesi gerekmektedir.

 

  • Esasa İlişkin İtirazlarımız;

         Davacı, dava dilekçesi ile somut dayanaktan yoksun hitamlarda bulunarak; müvekkilin davacının eşi ile duygusal ve cinsel bir ilişki yaşadığını, bu ilişki neticesinde manevi zarara uğradığını beyan etmiştir. Ancak davacının bu iddia ve beyanları herhangi bir somut delile dayanmadığı gibi; gerçeği de yansıtmamaktadır.

         Davacının Sayın Mahkemenize sunduğu delillerin usul hukuku hükümleri gereğince hukuki nitelikten yoksun bulunduğu hususu, yukarıda yer alan beyanlarımızda ifade edilmiştir. Dava dilekçesi ile birlikte sunulan delillerin, davanın seyri açısından delil niteliğine haiz olmamasının bir diğer nedeni ise; delil olarak sunulan facebook çıktılarının ve taraflar arasında derdest olan diğer dava dosyalarına ilişkin davacı beyanlarının somut olayın gerçeklerine uygun olmamasıdır. Davacı, bu delillere ilişkin asılsız beyanlarda bulunarak davacı ile müvekkil arasındaki hukuki ilişkiyi gerçeğe aykırı şekilde yansıtmış ve müvekkili Sayın Mahkemeniz nezdinde zan altında bırakmıştır.

         Öncelikle, mevcut verilerin davalı müvekkilimiz ile hiçbir ilgisi bulunmayıp, davacının asılsız ithamlarını kabul etmiyoruz. Kaldı ki, facebook çıktılarında yer alan konuşmaların davacının eşi ile müvekkil arasında geçtiği iddiası, yalnızca davacının soyut iddialarına dayanmaktadır. DAVACI, “……………” İSMİ İLE KONUŞMAYA KATILAN ŞAHSIN MÜVEKKİL ……………. OLDUĞUNU İDDİA ETMİŞ; ANCAK BU İDDİASINI İSPATLAR NİTELİKTE HERHANGİ BİR DAYANAK SUNAMAMIŞTIR. Bu nedenle dava dilekçesinde, “Detaylı araştırma yaptığında Facebook adlı sosyal paylaşım sitesinde eşi ………..’un ‘………………… ………………. adına sayfa açtığını karşı tarafta ise …………. adıyla ……………… olduğu bu adresler üzerinden uzun süredir adeta karı koca gibi birbirleriyle yazıştıklarını öğrenmiştir.” şeklinde yer alan beyan ve ithamların, müvekkil açısından kabulü mümkün değildir. Zira davacı, müvekkile yalnızca burada yer alan beyanları ile haksız fiil eylemini atfetmiştir. Bu beyanların dışında dava dilekçesinin hiçbir yerinde, hiçbir beyan ve delilde müvekkil ile davacının eşi arasında gönül ilişkisi bulunduğuna dair bir ifadeye yer verilmemiştir. Yalnızca bu durum bile, davacının iddialarının asılsız ve mesnetsiz olduğunu açıkça göstermektedir.

Bununla birlikte; Facebook çıktıları, davacının bazı beyanları ile de çelişkiler içermektedir. Davacı, eşi ile müvekkil arasında geçtiğini iddia ettiği konuşmaları kendi ifadesi ile öncelikle internet cafeden aldığı bir kayıt programını eşinin kullanmakta olduğu bilgisayara takmış; daha sonra eve geldiğinde bilgisayarı incelemiş ve o sırada mutfakta olan eşini yanına çağırmıştır. Görüldüğü üzere; davacı tarafından beyan edildiği gibi, davacının konuşmaları okuduğu esnada eşi davacının yanında veya bilgisayar başında değildir. Bu nedenle davacının var olduğunu iddia ettiği konuşmaların üzerinden, en azından davacının eve gelip yazışmaları okumasına yetecek bir sürenin geçmiş olması gerekmektedir. Ancak davacının Mahkemenize sunduğu Facebook çıktılarında davacının eşi tarafından kullanıldığı iddia edilen ……………… isimli kullanıcı tarafından gönderilen son mesajın, Facebook çıktısı alınmadan 2 saniye önce gönderildiği görülmektedir. Davacının, yazışmaları okuduğu esnadan eşinin mutfakta olduğu beyanı göz önünde bulundurulduğu takdirde; zaman hususundaki bu çelişki nedeniyle davacının Mahkemenize sunduğu Facebook çıktılarının delil olarak nitelendirilemeyeceği anlaşılacaktır.

         a- Davacı, dava dilekçesi ile taraflar arasında devam etmekte olan farklı dava dosyalarına ilişkin beyanda bulunmuş; bu dosyaların dava dosyasına celbini talep etmiştir. Ancak davacının bu talebi ve ilgili dava dosyalarının celbinin, huzurunuzdaki davanın seyri açısından herhangi bir etkisi bulunmamaktadır. Zira davacı tarafından iddia edildiğinin aksine; bahse konu ceza davalarının huzurunuzdaki manevi tazminat davası ve dava konusu olay ile herhangi bir ilgisi bulunmamaktadır.

         Davacı ile müvekkil arasında, ………………. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2021/………..E. sayılı ve ………….. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2021/………. E. sayılı dosyaları olmak üzere iki adet ceza dosyası bulunmaktadır. Bu davalardan …………. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen dava, davacının eksik ve yanıltıcı şekilde bahsettiği derdest davadır. İş bu dava, taraflar arasında karşılıklı trafikteki bir münakaşadan kaynaklı bir dava olup; henüz derdesttir. Bu nedenle bu davaya dayanarak iş bu manevi tazminat davası kapsamında müvekkile herhangi bir kusur atfedilmesi söz konusu olamayacaktır. Zira yukarıda da bahsedildiği üzere; taraflar arasındaki bu ceza davası ile huzurunuzdaki tazminat davasının maddi ya da hukuki herhangi bir bağı bulunmamaktadır.

         Taraflar arasındaki bir diğer dava ise; ……………. Sulh Mahkemesi’nde yargılaması yapılan 2021/……………..E. sayılı davadır. ………….Ceza Mahkemesi’nde görülen diğer dava gibi bu davanın da; tazminat davası ve dava konusu olay ile herhangi bir bağlantısı bulunmamaktadır. Bu dava, davacının müvekkilin kendisine hakaret ettiğine ilişkin şikâyetine dayanmaktadır. Ancak Mahkeme tarafından yapılan yargılama neticesinde müvekkilin, kendisine isnat edilmeye çalışılan suçu işlemediği tespit edilmiş ve beraatine karar verilmiştir. Görüldüğü üzere; her iki davanın konusu da huzurunuzdaki tazminat davasından bağımsızdır.

         Açıklanan nedenlerle; davacının Mahkemenize sunduğu delillerin hukuki niteliği ve elde ediliş şekli bakımından hukuka aykırılığına ilişkin itirazlarımız göz önünde bulundurulmak suretiyle; davacının esasa ilişkin haksız ve hukuka aykırı davasının reddine karar verilmesini talep ediyoruz.

Hukuki Dayanak         : 6098 sayılı TBK ve ilgili mevzuat.

Deliller                       :

  1. ………….. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2021/………… E. sayılı dosyası,
  2. ………. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2021/…….. E. sayılı dosyası,
  3. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2012/23195 E. 2013/698K. sayılı 21.01.2013 tarihli ilamı,
  4. Tarafların Sosyal ve Ekonomik Durumları,
  5. Doktrin ve Yargısal İçtihatlar,
  6. Tanık,
  7. Yemin,
  8. İsticvap,
  9. Bilirkişi incelemesi,
  10. Her türlü yasal ve takdiri delil.

TANIKLARIMIZ:

………..T.C Kimlik No: …………..

Adr: ……………………

(Davacı tarafın boşandığı eski eşi olup davan esasına ilişkin tanıklık edecektir.)

 

İstem Sonucu               : Yukarıda arz ve izah edilen nedenler ve Sayın Mahkemenizce re’sen tespit edilecek hususlar doğrultusunda;

 

  • Davacının beyanlarına karşı itiraz ve cevaplarımızın dosyaya kabulü ile,
  • Öncelikle zamanaşımı itirazlarımız doğrultusunda davanın esasına girilmeksizin zamanaşımı yönünden davanın reddine karar verilmesini,
  • Sayın Mahkemeniz aksi kanaatte olduğu takdirde esasa ilişkin beyanlarımız göz önünde bulundurularak davacının haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davasının reddine karar verilmesini,
  • Her türlü yargılama gideri ile vekâlet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini saygılarımızla vekâleten arz ve talep ederiz. 13.05.2022

 

                                    Davalı …………

                                    Vekilleri

                                         Av. ………………

 

 

 

EKLER:

1-Yargıtay 3. Hukuk Dairesi Kararı(EK-1)

2-Davacı için dilekçe fazlası

3-Vekâletname sureti

Bir Cevap Yazın