İşyerinde düzenli olarak tekrarlanmakla oluşan, herhangi bir koşula bağlı bulunmayan işyeri uygulamaları ile oluşan “iş şartı”, işverence, işçi aleyhine olarak değiştirilemez.

İşyerinde düzenli olarak tekrarlanmakla oluşan, herhangi bir koşula bağlı bulunmayan işyeri uygulamaları, işçilerin zımni kabulleriyle bir iş sözleşmesi hükmü, diğer bir ifadeyle, iş şartı (çalışma koşulu) haline dönüşürler; bir iş sözleşmesi eki olarak bağlayıcı nitelik kazanırlar. İşçi için belirli özellikteki bir işyeri uygulaması, subjektif hak oluşturur.

Bir uygulamanın işyeri uygulaması olarak kabulü için, tekrarlana gelen, hesaplanabilir, genel nitelikte olması ve buna uyulmasının hukuksal zorunluluk olduğu yönünde genel inancın doğmuş olması gerekir. Bu bakımdan işyeri uygulamaları, işvereni belirli bir yükümlülük altına sokan, objektif mahiyette hükümler olarak değerlendirilmesi doğru olacaktır.

İşyeri uygulaması ile oluşan “iş şartı”, işverence, işçi aleyhine olarak değiştirilemez.

4857 sayılı İş Kanununun 22. maddesi uyarınca, çalışma koşullarında yapılacak bir değişiklik ancak tarafların anlaşmalarıyla gerçekleşebilir.

Açık fatura bedelinin ödendiği iddiası-İspat Yükü

ÖZET: 197 adet faturadan toplam 12.272,00 TL değerindeki 8 adet faturanın takip talebine konu edilmediği, bu nedenle sunulan faturalardan 189 adedinin değerlendirmeye tabi tutulması gerektiği, buna göre toplam 71.354,60 TL değerindeki 39 adet açık fatura bedelinin ödendiğinin davalı tarafça, toplam 222.204,62 TL değerindeki 150 adet kapalı fatura bedelinin [Daha Fazla…]

Çekin süresinde muhatap bankaya ibrazında, yeterli karşılığı bulunmamasına rağmen, banka tarafından değişik gerekçelerle “karşılıksızdır” işlemi yapılmamışsa, çek keşidecisi “karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet verme” suçundan cezalandırılamaz.

Çekin süresinde  muhatap bankaya ibrazında, yeterli karşılığı bulunmamasına rağmen, banka tarafından değişik gerekçelerle “karşılıksızdır” işlemi yapılmamışsa, çek keşidecisi “karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet verme” suçundan cezalandırılamaz.

Noter vasıtasıyla aracını devreden satıcı parasını alamadığı gerekçesi ile açık faturaya dayalı olarak alacaklıya karşı icra takibi yapabilir mi?

Resmi satış belgesinde aracın davalı borçluya hali hazır durumu ile satılarak bedelinin tamamının alındığının belirtildiği, açık fatura nedeni ile davacının resmi senedin aksini kanıtlayamadığı, resmi senedin aksinin ancak aynı güçteki başka bir resmi senet ile kanıtlanmasının mümkün olduğu.

Kampanyalı satışlarda satıcı ve sağlayıcının yükümlülüklerini yerine getirmemesi halinde tüketici cayma hakkını kullanmakta 14 günlük süreyele bağlı değildir.

6502 sayılı kanunun 47. maddesinin

4. fıkrasında mal ve hizmetin sunulduğunun satıcı ve sağlayıcı tarafından ispat edilmesi gerektiği,

6. fıkrasında ise satıcı ve sağlayıcının yükümlülüklerini yerine getirmemesi halinde tüketicinin cayma hakkını kullanmakta 14 günlük süreye bağlı olmadığı açıkça belirtilmiş olup mahkemece bu hususlar değerlendirilmeden 14 günlük süre içerisinde cayma hakkı kullanılmadığından bahisle davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Kamu araçlarının verdikleri zararlardan(Araç Değer Kaybı Tazminatı) dolayı idare, kamu hukuku kurallarına göre değil, “işleten” sıfatıyla özel hukuk kurallarına göre sorumludur.

Karayolları Trafik Kanunu’nun

görev ve yetkiye ilişkin 11.01.2011 tarihinde değişikliğe uğrayan 110. maddesinde;

“işleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür” şeklinde ifade edilmiştir. Yasanın anılan bu hükümleri karşısında, kamu araçlarının verdikleri zararlardan dolayı idare, kamu hukuku kurallarına göre değil, “işleten” sıfatıyla özel hukuk kurallarına göre sorumlu

tutulabilecektir.

Çiftçinin Traktörü haczedilebilir mi ?

İİK’nun 82/1-4. bendinde;

”Borçlu çiftçi ise kendisinin ve ailesinin geçimi için zaruri olan arazi ve çift hayvanları ve nakil vasıtaları ve diğer eklenti ve ziraat aletlerinin…” haczedilemeyeceği belirtildikten sonra,

aynı maddenin, 02.07.2012 tarihli ve 6352 sayılı Kanun’un 16. maddesiyle eklenen üçüncü fıkrasında;

”Birinci fıkranın (2), (4), (7) ve (12) numaralı bentlerinde sayılan malların kıymetinin fazla olması durumunda, bedelinden haline münasip bir kısmı, ihtiyacını karşılayabilmesi amacıyla borçluya bırakılmak üzere haczedilerek satılır” hükmüne yer verilmiştir.

Borçlunun bu maddeden yararlanabilmesi için, asıl mesleğinin çiftçilik olması ve bilfiil bu işi yapması gerekir.

Taraflar arasındaki hizmet alım sözleşmeleri ve eklerinde yüklenici şirketin dava dışı işçinin kıdem tazminatı alacağından sorumlu olduğuna dair hüküm yoksa yüklenicinin kendi sorumlu olduğu döneme ilişkin kıdem tazminatından asıl işveren ve yüklenici müteselsilen sorumludurlar.

4857 sayılı İş Kanununun 2/6. maddesinde, “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.”