
Avukat-Zimmet Suçu-Hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçu Yargıtay Ceza Genel Kurulu Kararı için tıklayınız
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 17.06.2021 tarihli 2021/43-287 K. sayılı kararı, sanık avukatınalacaklı vekili sıfatıyla açılan kamulaştırma bedelinin artırılması davasında müvekkili adına hükmedilen ve cebri icra yoluyla tahsil edilen parayı müştekiye teslim etmeyerek uhdesinde tutmak şeklindeki eyleminin “zimmet” suçunu mu “hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma” suçunu mu oluşturduğunun belirlenmesine ilişkindir.
Kararda sanık avukat eyleminin “hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma” suçunu oluşturduğu sonucuna ulaşılmış ve Yerel Mahkeme kararından sonra yürürlüğe giren 7188 sayılı Kanun’un 26. maddesi ile 5271 sayılı CMK’nın 253. maddesinde yapılan değişiklik uyarınca “uzlaştırma” işlemi yerine getirildikten sonra sonucuna göre sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesi gerektiği gerekçesiyle Yerel Mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmiştir.
Öncelikle güveni kötüye kullanma ve zimmet suçlarının unsurlarına ilişkin ayrıntılı açıklama verilen kararda, avukatlık mesleğinin serbest bir meslek olup avukatların herhangi bir hiyerarşiye tabi olmadığı, kazançlarının da kamu tarafından karşılanmadığı belirtilmiştir. Devamla avukatlığa kabul şartlarında ve görevleri nedeniyle suç mağduru olmaları durumunda yasa ile özel düzenlemeler getirildiği ifade edilmiştir.
Bu açıklamalardan sonra “kamu görevlisi” ve “yargı görevi yapan” kavramları ile 5237 sayılı TCK’nın uygulanmasında avukatların kamu görevlisi olup olmadıklarına ilişkin düzenlemelerin üzerinde durulan kararda uyuşmazlık konusu olayla ilgili olarak avukatların icra takibindeki konumları değerlendirilmiştir.
Avukatların TCK’nın 6. maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi kapsamında yargı görevi yapan kişilerden olduğu ve müvekkilleri adına başlatmış oldukları icra takip işlemlerinin 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 35. maddesi anlamında adli bir işlem olduğu kabul edilen kararda “Avukatların mahkeme, hakem veya yargı yetkisini haiz bulunan diğer organlar huzurunda gerçek ve tüzel kişilere ait hakları dava etmek, savunmak gibi adli işlemleri takip etmek şeklindeki yetkilerinin de yargısal bir işlevi olduğundan takip ettikleri adli işlem sırasında TCK’nın 6. maddesi anlamında yargı görevi yapan kişi sayılacakları konusunda kuşku bulunmamaktadır” değerlendirmesi yapılmıştır.
Uyuşmazlık konusu suç ile ilgili olarak; “…paranın tahsili için katılan tarafından sanığa verilen ahzu kabz yetkisine dayanılarak sanık tarafından tahsilat yapıldığı, söz konusu paranın sanığa teslim edilmesinin sanığın doğrudan görevi nedeniyle yani avukat olmasının tabii sonucu olarak değil katılan tarafından sanığın şahsına duyulan güven ilişkisi nedeniyle verilen ahzu kabz yetkisine dayanarak gerçekleştirildiği ve aralarındaki ilişkinin hizmet ilişkisi kapsamında kaldığı birlikte değerlendirildiğinde;” icra takibi neticesinde zilyetliği devredilen parayı uhdesinde tutup müvekkili olan katılana vermeyip mal edinen sanığın eyleminin hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunu oluşturduğu kabul edilmiştir.
Yerel Mahkeme hükmünün, sanığın
Türkiye Barolar Birliği’nin Yargıtay Ceza Genel Kurulu Kararı Hakkındaki Açıklaması İçin Tıklayınız.