Gündem
Anasayfa » AVUKAT » İstihkak davasında hacizli malların değeri üzerinden nisbi vekalet ücretine hükmedilmelidir.

İstihkak davasında hacizli malların değeri üzerinden nisbi vekalet ücretine hükmedilmelidir.


  1. Karar tarihi itibarı ile yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hacizli malların değeri ile alacak miktarından hangisi az ise onun üzerinden hesaplanacak nispi vekâlet ücretine hükmedilmesi gerekir.
  2. Somut olayda, hacizli malların değeri, takibe konu alacak miktarından az olduğundan avukatlık ücretinin hacizli malların değeri olan 37.000 TL üzerinden hesap edilmesi gerekmektedir.
  3. Alacaklı yararına tazminat kararı verilebilmesi için, anılan yasal düzenleme kapsamındaki tüm koşulların bir arada bulunması gerekir, buna göre üçüncü kişinin istihkak iddiasının reddinin yanı sıra teminat karşılığında takibin ya da satışın ertelenmesi kararının verilmiş olması ve alacaklının talebinin bulunması gerekir.

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2016/17414 E. , 2019/10252 K.

“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : İstihkak

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı üçüncü kişi vekili ve davalı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R
Davacı üçüncü kişi vekili; borçlu aleyhine yapılan takipte davacıya ait işyerinde istihkak iddiasında bulunulmasına rağmen üçüncü kişinin menkullerinin haczedildiğini yapılan haciz işleminin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek haczin kaldırılmasına, %40 tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı alacaklı vekili; borçlunun işyerinde çalıştığı sırada iş kazası geçiren müvekkili lehine verilen İş Mahkemesi kararının icrası için haciz yapıldığını borçlunun mal kaçırmak amacıyla işyerini davacıya devrettiğini, haciz yapılan adresin müvekkilinin iş kazası yaptığı adres olduğunu ileri sürerek, davanın reddine, %20 tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı borçlu şirket temsilcisi; 2012 yılında işlerin kötü gitmesi nedeniyle iş yerini taşıdığını, 2013 yılında resen kapattığını, haciz yapılan yerin tarafları ile ilgisinin bulunmadığını savunmuştur.
Mahkemece; haciz mahallinde borçlu adına evrak bulunduğu gerekçesiyle mülkiyet karinesinin borçlu dolayısıyla alacaklı lehine olduğu, üçüncü kişinin karinenin aksini güçlü delillerle ispatlayamadığı gerekçesiyle, davanın reddine, üçüncü kişinin alacaklıya dava değerinin % 20 si oranında tazminat ödemesine karar verilmiş; hüküm, davacı üçüncü kişi vekili ve davalı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1.Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, temyiz olunan kararda yazılı gerekçelere göre davacı üçüncü kişi vekilinin aşağıdaki bent dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.

  1. Mahkemece üçüncü kişi tarafından açılan davanın reddi ile birlikte davalı alacaklı lehine dava değeri olarak gösterilen mahcuzların değeri 37.000,00 TL’nin %20’si oranında tazminatın davacıdan alınarak davalıya verilmesine karar verilmiştir. Oysa ki İİK’nin 97/13. maddesinde: “Değişik fıkra: 09.11.1988 – 3494/11 md.) İstihkak davası üzerine takibin talikine karar verilip de neticede dava reddolunursa alacaklının alacağından bu dava dolayısıyla istifası geciken miktarın (Değişik ibare: 02/07/2012-6352 S.K./19.md.) yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere davacıdan tazminat alınmasına hükmolunur.“ düzenlemesi yer almaktadır.
    Alacaklı yararına tazminat kararı verilebilmesi için, anılan yasal düzenleme kapsamındaki tüm koşulların bir arada bulunması gerekir, buna göre üçüncü kişinin istihkak iddiasının reddinin yanı sıra teminat karşılığında takibin ya da satışın ertelenmesi kararının verilmiş olması ve alacaklının talebinin bulunması gerekir.
    Somut olayda, takibin teminat karşılığında ertelenmesi yönünde verilmiş bir tedbir kararı bulunmadığına göre, İİK’nin 97/13. maddesindeki tazminata hükmedilebilmesi için aranan yasal koşulların gerçekleşmediği kabul edilmelidir.
    Mahkemece; belirtilen bu hususlar dikkate alınmadan alacaklı lehine tazminata karar verilmesi hatalı olmuştur.
  2. Davalı alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde; Mahkemece davanın esasına yönelik karar verildiğine göre, karar tarihi itibarı ile yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hacizli malların değeri ile alacak miktarından hangisi az ise onun üzerinden hesaplanacak nispi vekâlet ücretine hükmedilmesi gerekir.
    Somut olayda, hacizli malların değeri, takibe konu alacak miktarından az olduğundan avukatlık ücretinin hacizli malların değeri olan 37.000 TL üzerinden hesap edilmesi gerekmektedir. Bu nedenle davalı alacaklı için maktu vekalet ücretine hükmedilmesi doğru olmamıştır.
    Ne var ki (2) ve (3) Nolu bentlerde belirtilen yanlışlıkların giderilmesi yargılamanın tekrarını gerektirir nitelikte görülmediğinden 6100 sayılı HMK’nin ek Geçici 3. maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK’un 438/7. maddesi uyarınca hükmün düzeltilerek onanması uygun görülmüştür.
    SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davacı üçüncü kişi vekilinin sair temyiz îtirazlarının reddine, 2. ve 3. bentte açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulüne, Yerel Mahkeme hüküm fıkrasının 2. bendinin hükümden çıkartılmasına, davalı alacaklı vekilinin temyiz itirazllarının kabulüyle Yerel Mahkeme hüküm fıkrasının 5. bendindeki “…600,00 TL” rakamlarının çıkartılarak yerine “…4.420,00 TL nispi …” ibaresinin yazılmasına, hükmün ve gerekçesinin 1086 sayılı HUMKun 438/son maddesi uyarınca düzeltilen bu şekli ile ONANMASINA, taraflarca İİK’nin 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edenlere ayrı ayrı iadesine, 12/11/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir