YARGITAY …. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA
DOSYA NO :2022/…………… E.
BEYANDA BULUNAN
DAVACI : ………….
VEKİLİ :Av. ……..
………….
DAVALILAR :1-……………….
KONU : Beyanlarımızın Sunulmasıdır.
AÇIKLAMALAR
1-) Yerel Mahkemece, keşif mahallinde dinlenen tanıkların bir kısmının davalıların murisi olan ……………. Türkçe bilip bilmediğini bilmediklerini, ………………. ise müteveffa ……………..Türkçe bilmediğini beyan ettiğini, Satış Vaadi Sözleşmesinde tanıklardan ………. imzasının bulunduğu fakat ……………… imzasının bulunmadığı bu hali sözleşmenin geçerli olamayacağı kabul edilerek, davayı kabul eden davalılar açısından kabulüne davayı kabul etmeyen davalılar açısından davamızın reddine karar vermiş olup karar bozulmalıdır.
2-) Yerel Mahkemenin kararı usul ve yasaya aykırıdır.
3-) Öncelikle dosya kapsamındaki …………. BİRİNCİ NOTERLİĞİ ………………. T. VE 1……………. YEVMİYE NO’LU GAYRİ MENKUL SATIŞ VAADİ SÖZLEŞMESİNDE TANIK ………………. İMZASI MEVCUT OLUP, Yerel Mahkeme, bu konuda davalı tarafın yanıltıcıbeyanları doğrultusunda hukuka aykırı bir biçimde hüküm tesis etmiştir.
4-) Kabul anlamına gelmemek kaydıyla, Gayri Menkul Satış Vaadi Sözleşmesinde tanıklardan ……………. imzası mevcut olmasa idi dahi, Yerel Mahkemece tanıklardan birinin imzası mevcut diğerinin imzası mevcut değil diye sözleşmenin geçersiz olduğu şeklindeki gerekçeli kararına hukuken katılmak mümkün değildir.
5-) İmza atamayanların durumu, 6100 sayılı HMK 206. Maddesinde düzenlenmiştir. HMK 206. Md.’sinin 1. Fıkrası aynen şu ifadelere yer vermiştir.” İmza atamayanların mühür veya bir alet ya da parmak izi kullanmak suretiyle yapacakları hukuki işlemleri içeren belgelerin senet niteliğini taşıyabilmesi, noterler tarafından düzenleme biçiminde oluşturulmasına bağlıdır”.
6-) 1086 sayılı HUMK’un, imza atamayanların veya yazı bilmeyenlerin ihtiyar heyeti ve mahallinde tanınan iki kişi tarafından tasdik edilmesi şartı ile el ile yapılmış bir işaret veya mühür kullanımına olanak veren 297/cümle 2 hükmü, HMK tarafından benimsenmemiş, bunun yerine imza atamayanların hukuki işlemlerin sonuçları konusunda aydınlatılmalarını ve bu şekilde işlemlerini daha güvenli bir şekilde yapmalarını sağlamak amacıyla, belgenin, noterde düzenleme biçiminde oluşturulması sistemi (HMK Md.206/1) kabul edilmiştir. Yeni düzenleme kabul edilirken; noterlerin hukukçu olmaları sebebiyle hukuki işlem yapma konusundaki bilgi ve tecrübeleri ile imza atamayan kimseleri de gereği gibi bilgilendirmeleri sonucu hukuk işlemler daha güvenli bir şekilde yapılmış olacağı ilkesi benimsenmiştir.
7-) Madde metninde açıkça görüldüğü gibi imza atamayan veya atmaya muktedir olmayan kimselerin, mühür veya bir alet ile ya da parmak izi kullanmak suretiyle işlem yapabilecekleri kabul edilmiştir. Ancak bu şekilde, mühür, alet ya da parmak izi kullanarak yapacakları hukuki işlemleri içeren belgelerin hüküm ifade edebilmesi, noterler tarafından düzenleme biçiminde oluşturulmasına bağlı kılınmıştır.
😎 KANUN KOYUCU TARAFINDAN İMZA ATAMAYANLARIN VEYA YAZI BİLMEYENLERİN YAPACAKLARI HUKUKİ İŞLEMLERİ İÇEREN BELGELERİN SENET NİTELİĞİNİ TAŞIYABİLMESİ, NOTERLER TARAFINDAN DÜZENLEME BİÇİMİNDE OLUŞTURULMASINA BAĞLIDIR. YOKSA İKİ TANIK HUZURUNDA İŞLEMİN YAPILMIŞ OLMASINA BAĞLI DEĞİLDİR. İKİ TANIK HUZURUNDA YAPILMIŞ OLMA ŞARTI ESKİ HUMK 297. MADDESİNDEN İHTİYAR HEYETİ NEZDİNDE İMZA ATAMAYAN VEYA ATMAYA MUKTEDİR OLMAYAN KİMSELERİN, MÜHÜR VEYA BİR ALET İLE YA DA PARMAK İZİ KULLANMAK SURETİYLE İŞLEM YAPABİLMELERİ MAHALLİNCE BİLİNEN İKİ TANIK TARAFINDAN TASDİK EDİLME KOŞULUNA BAĞLI KILINMIŞTIR.
9-) HUMK.un 297.maddesinde İhtiyar Heyeti Onaylı Senetlerde öngörülen şeklin amacı da, senet muhtevasının borçlu tarafından bilinmesini sağlamaktır. Yasa koyucu bu yolla okuma yazma bilmeyen bir kimsenin içeriğini bilmediği bir belge ile borç altına sokulması tehlikesinden korunmasını sağlamak istemiştir. (HGK E. 2002/16-763K. 2002/799 T. 9.10.2002). Kaldı ki, İhtiyar Heyeti Onaylı Senetlerde öngörülen mahallince iki tanık tarafından tasdik koşulu da bir geçerlilik (sıhhat) şartı değil bir ispat şeklidir.
10-) Geçerlilik şartı olarak resmi senet şeklinde yapılması gereken bir hukuki işlem, (re’sen) düzenleme biçiminde yapılmamış ise geçersizdir. Taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin geçerliliği noterde düzenlenmiş olmasına bağlıdır. Yani satış vaadi sözleşmelerinde tek geçerlilik koşulu NOTER ÖNÜNDE RE’SEN DÜZENLENMESİNE bağlıdır. Başkaca herhangi bir şekil şartına ya da usule bağlı kılınmamıştır. Nitekim taraflar arasındaki sözleşmenin noter tarafından düzenleme şeklinde yapıldığı tartışmasız olup, davalılarca sözleşmenin (re’sen) düzenleme biçiminde yapılmadığına dair herhangi bir itirazda bulunmamaktadır.
11-) ÖNCELİKLE YAPILAN SÖZLEŞME DE RAMAZAN ÖZMEN VE İBRAHİM ALKIŞ’IN DA TANIK OLARAK TASDİKLERİ OLDUĞU TARTIŞMASIZDIR. Gerek dosya kapsamındaki sözleşmedeki tanık imzaları ile gerekse yargılama aşamasında her iki tanığın alınan beyanı ile söz konusu husus sabittir.
12-) Kaldı ki yukarıda etraflıca izah ettiğimiz gibi, davacı müvekkil ile davalıların murisi Hazna arasında noterde düzenleme biçiminde yapılan gayri menkul satış vaadi sözleşmesinde iki tanık bulundurma hukuken zorunlu bulunmadığı halde, kabul anlamı taşımamak kaydıyla şayet iki tanığın işlemde bulunması gerekmekte ise de; iki tanığın işlemi tasdik etmesi bir geçerlilik koşulu değil, bir ispat sorunudur. Yani imza atamayan veya imzaya muktedir olamayan kişinin yapılan sözleşmenin içeriğini bildiği hususu ile ilgili bir ispat sorunudur.
13-) TAPUDA KAYITLI TAŞINMAZIN HARİCEN SATIMINA VE NOTERDE DÜZENLEME BİÇİMİNDE ( RE`SEN ) YAPILMAMIŞ OLAN TAŞINMAZ SATIŞ VAADİNE İLİŞKİN SÖZLEŞMELER GEÇERSİZDİR. ……………. BİRİNCİ NOTERLİĞİ ………… T. VE …………………YEVMİYE NO’LU GAYRİ MENKUL SATIŞ VAADİ SÖZLEŞMESİ NOTERDE (RE’SEN) DÜZENLEME BİÇİMİNDE YAPILMIŞ OLDUĞUNDAN, GEÇERLİ OLDUĞU TARTIŞMASIZ SABİTTİR.
14-) Kaldı ki, kabul anlamında gelmemek kaydıyla, SATIŞ VAADİ SÖZLEŞMESİ GEÇERSİZLİĞİNDEN BAHSEDİLSE DAHİ; DAVALILARIN SÖZLEŞMENİN ŞEKİL YÖNÜNDEN GEÇERSİZLİĞİNİ İLERİ SÜRMELERİ HAKKIN KÖTÜYE KULLANILMASI NİTELİĞİ TAŞIR. MK.nun 2 nci maddesinin ikinci fıkrasıyla, suistimal karakteri doğrudan doğruya aşikar olan hallerde hakların istimali kanuni himayeden mahrum bırakılmıştır. Böyle uyuşmazlıklarda, hakkın kötüye kullanılması yasağı kuralı değil, şekil şartı kuralı ihmal edilebilir. Zira İsviçreli Prof. MERZ`in de dediği gibi ( Medeni Kanun Şerhi art. 2, Nr. 21 ), şekli hukuktaki hakkı maddi adalet düşüncesi ve gerekleri sınırlar onu gerçek ölçülerine götürebilir; gerçek hak korunur, şekli veya görünen hak korunmaz. Gerçekten şekle ilişkin hükmün gayesi dışında menfaat temini yoluna gidilmek istenildiği durumlarda yargı hassas olmaya mecburdur. Zira hukuk ancak, meşru menfaatlerin tatminine yarar; başka bir şeye yaradığı takdirde ise mevcudiyet sebebini kaybeder. Öte yandan Medeni Kanunun 4. maddesi hükmüyle de hakim, adalete uygun karar vermeye çağırılmaktadır. O, menfaatlerin doğru ve adil bir muvazenesini yapmak ve gerçekleri gözetmek zorundadır. DOSYA KAPSAMINDA Kİ TARAF BEYANLARI, KEŞİF ZAPTI, TÜM TANIK ANLATIMLARI, BİLİRKİŞİ RAPORLARI VE DE TÜM DOSYA İÇERİĞİ İLE MÜVEKKİL AHMET ÖZMEN’İN SÖZ KONUSU TAŞINMAZLARI SATIN ALDIĞI VE YAKLAŞIK 30 YILDIR MALİK SIFATIYLA ELİNDE BULUNDURDUĞU VE DE İŞLETMİŞ OLDUĞU SABİT VE TARTIŞMASIZ OLDUĞU HALDE, 30 YILDIR HİÇBİR ŞEKİLDE HAK İDDİA ETMEYEN HERHANGİ BİR MEN-İ MÜDAHALE DAVASI AÇMAYAN DAVALILARIN, MEVCUT DAVADA ŞEKİL NOKSANLIĞI EKSİKLİĞİ BULUNMADIĞI HALDE BUNA DAYANMALARI AÇIK VE DE BARİZ BİR BİÇİMDE MK. 2. MADDESİNE AYKIRILIK TEŞKİL ETTİĞİ HALDE, YEREL MAHKEMENİN HÜKMÜ BU YÖNÜ İLE DE AÇIKÇA HUKUKA, KANUNA VE DE YERLEŞİK YARGITAY İÇTİHATLARINA AYKIRIDIR.
15-) Nitekim somut olayımızla ilgili aşağıda benzer İçtihatlara yer verilmiştir. Benzer İçtihatlar;
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu`nun 6 Haziran 1979 gün 14/190-799 sayılı kararı ile Yargıtay’ın Yerleşik Kararlarına göre: “… Bir sözleşmenin taraflarından birinin o sözleşmenin ifa olunacağı hususunda o güne kadar süre gelen davranışları ile karşı tarafa tam bir güvence vermiş ve karşı taraf da sözleşmenin yerine getirileceği inancına iyi niyetle bağlanarak kendisine düşen edimleri yerine getirmiş ise, artık sözleşmenin şekil yönünden geçersizliğini ileri sürmek hakkın kötüye kullanılması niteliğini taşır ve bu husus yasal himayeden yoksun kalır. Bu durumlarda sözleşmenin geçersizliğine dayanılarak akdin icrasından kaçınılamaz… olayın özelliğine göre cebri tescil davası kabul edilmelidir.
Yargıay Hukuk Genel Kurulunun 22.3.1985 günlü ve 14/399-232, 14/544-233, 14/596- 234, 14/597-235, 14/598-236, 14/649-237 sayılı altı adet kararında da aynı ilke benimsenmiş ve tescil davalarını kabul eden yerel mahkeme kararları onanmıştır.
5.7.1944 gün ve 12/26 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının sonuç bölümünde aynen şöyle denilmektedir: “- …Bir gayrimenkulü badehu resmi takririni vermek üzere haricen ahara satıp parasını alarak müşteriye teslim eden ve inşaat ve garsiyatı görüp menetmeyen malikin zımni rıza ve muvafakatı nazarı dikkate alınarak ve hadiseye göre enfüsi hüsnüniyet arayarak bu maddeyi ( MK. m. 650 ) tatbik etmek lüzumu aşikardır.-“.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu E. 1987/2 K. 1988/2 T. 30.9.1988 sayılı kararında da; “….25.1.1984 gün ve 3/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararında da ifade edildiği üzere, Medeni Kanunun 2 nci maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen hakkın kötüye kullanılması yasağı kuralının amacı, hakime özel ve istisnai hallerde ( adalete uygun düşecek şekilde ) hüküm verme imkanını sağlamaktır. Madde hükmünün bu özelliği, İsviçre Federal Kurulunun Medeni Kanun tasarısını Millet Meclisine sevkine ilişkin 1904 tarihli mesajında şöyle açıklanmaktadır: “Bir hakkın kullanılmasının açıkça adaletsizlik teşkil ettiği ve gerçek hakkın tanınması ve ferdin korunması için bütün hukuki yolların kapalı bulunduğu hallerde MK. m.2.f.2 hükmünün amacı, zaruretten doğan ve olağanüstü bir imkan sağlamaktadır” şeklinde açıklanmaktadır… Medeni Kanunun 2. maddesinin ikinci fıkrasındaki kuralla, kanunun ve hakkın mutlaklığı ilkesine istisna getirilmiştir. Ancak, bu kuralın taliliği ( ikinciliği ) de gözetilerek, öncelikle her meseleye ona ilişkin kanun hükümleri tatbik edilmeli; uygulanan kanun hükümlerinin adalete aykırı olabileceği bazı istisnai durumlarda da, 2 nci maddedeki kural, haksızlığı tashih edici bir şekilde uygulanabilmelidir.
…..Gerçekten de hukukun her alanında uygulanma niteliğine sahip olan hakkın kötüye kullanılması yasağı kuralının; şekle aykırılığı ileri sürme hakkı için de bir sınır teşkil ettiği, buyurucu niteliği itibariyle hakim tarafından re`sen gözetilmesi gerektiği bugün Türk-İsviçre öğretisi ve uygulamasında tartışmasız olarak kabul edilmektedir ( Yargıtay HGK. nun 13.2.1974 gün ve 524/103 sayılı; 2.10.1974 gün ve 2/810-1043 sayılı; 7.12.1983 gün ve 4/224- 1276 sayılı … kararları ). “
…….Açıklanan nedenlerle, içtihadı birleştirmenin konusu uyuşmazlıklarda ve onunla sınırlı olmak üzere, olayın özelliğine göre hakimin Meeni Kanunun 2 nci maddesini gözeterek açılan tescil davasını kabul edebileceği sonucuna varılmıştır.
Bu içtihadı birleştirme kararıyla Eşya Hukukuna hakim olan prensiplerin büyük ölçüde değiştirildiği iddiasına da katılmak mümkün olamaz. Cebri tescil istemi, ayni değil, kişisel bir haktır. Geçersiz sözleşmeye dayanarak tescil talebinde bulunan kimsenin bu davasının kabul edilebilmesi, dava açılmadan veya tescil kararı verilmeden önce taşınmazın mülkiyetinin üçüncü şahsa geçmemiş bulunması şartına da bağlıdır. Başka bir anlatımla, kural olarak ifa ( tescil ) davası geçersiz sözleşmenin tarafları arasında rüyet edilecektir. Tapu sicilindeki kayda güvenen iyi niyetli üçüncü şahsa tescil kararından önce taşınmazın mülkiyeti geçirilmiş ise elbette geçersiz sözleşmeye dayanan kişi olarak satın alanın tescil isteminin de yasal dayanağı kalmaz (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu E. 1987/2 K. 1988/2 T. 30.9.1988)
16– Keza yine kabul anlamı taşımamak kaydıyla ………………. Birinci Noterliği …………….. T. Ve …………….. Yevmiye No’lu Gayri Menkul Satış Vaadi Sözleşme geçersiz olsa dahi, davacı müvekkil sözleşmede kararlaştırılan satış bedelin tamamını ödediği ve de dosya kapsamındaki keşif ve bilirkişi raporu, tanık ve taraf anlatımlarında açıkça anlaşıldığı üzere yaklaşık 30 yıldır söz konusu taşınmazı malik sıfatı ile elinde bulundurduğu için, Yerel Mahkemece kendisi yararına HAPİS HAKKI TANINMASI gerekirken, Yerel Mahkemenin kararı bu yönü ile de tamamen hukuka aykırılık teşkil etmektedir. Yerel Mahkemece, sözleşmenin geçersizliği kabul edildikten sonra, taşınmazın rayiç bedel üzerinden satışı vaad edenin mirasçılar olan davalılar aleyhine, davacı müvekkilin lehine olacak şekilde davacı müvekkile Hapis Hakkı tanınmak suretiyle hüküm tesis etmesi gerektiği halde, hangi amaçla söz konusu husus Yerel Mahkeme tarafından kararında göz ardı edildiğini dahi anlamış değiliz.
SONUÇ VE İSTEM : Yukarıda açıkladığımız nedenlerle, Kızıltepe Asliye Hukuk Mahkemesinin ……………. gün, 2022/……………E. Ve 2022/…………… K. sayılı hukuka ve yargısal içtihatlara açıkça aykırı ilamının BOZULMASINA, karar verilmesini Yüce Mahkemenizden saygıyla talep ederim. 24.09.2022
Davacı Vekili
Av. ………….