Kira alacağına dayalı icra takibinde alacağın hangi dönemler için istendiği belirtilmemişse itirazın iptali davasında, davacıdan alacak talebinin hangi dönemler için olduğunun açıklanması istenebilir.

ÖZET ;

  • Uyuşmazlık;
  • a) Tahliye davasına ilişkin alınması gerekli harç eksikliği tamamlatılmadan mahkemece yargılamaya devam edilip edilemeyeceği,
  • b) Davalının ödeme ve yıllık kira bedelinin 6.000TL olduğu savunması üzerinde durularak oluşacak sonuca göre alacakla ilgili olumlu-olumsuz bir karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktalarında toplanmaktadır.
  • Ödeme emrinde hangi yılın hangi aylarının kiralarının talep edildiğinin açıkça belirtilmediği, ayrıca borcun ödenmesine ilişkin yasal ödeme süresi ile itiraz süresinin ödeme emrinde hiç belirtilmediği, bu durumda ödeme ihtarının usulüne uygun olmadığı, davalı-borçlunun bu ödeme emri ile temerrüde düştüğünün kabul edilemeyeceği” gerekçesi ile direnme kararı verilmesi karşısında…
  • Kira Sözleşmesinin Hukukî Niteliği
  • Kira sözleşmesi kiraya verenin bir şeyin kullanılmasını veya kullanılmasıyla birlikte ondan yararlanılmasını kiracıya bırakmayı, kiracının da buna karşılık kararlaştırılan kira bedelini ödemeyi üstlendiği sözleşmedir. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere kira sözleşmesi karşılıklı edimleri içeren bir sözleşmedir.
  • Başka bir anlatımla kira sözleşmesi, bir bedel karşılığında geçici bir süre için tarafa veya başkasına ait taşınır veya taşınmaz malın veya bir hakkın kullanımını sağlayan sözleşmedir. Kira sözleşmesi karşılıklı iradelerin birleşmesi suretiyle oluşur. Kira sözleşmesinin tarafları, kiraya verilen maldan bedel karşılığı yararlanan kiracı ile yararlanmaya razı olan kiralayandır.
  • Kira sözleşmesinde kiracının asli edim yükümü, kira bedelini ödemesi; kiraya verenin asli edim yükümü ise, kiralananı kira süresince kiracının kullanımına hazır bulundurmasıdır.
  • 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 301. maddesine göre
  • “Kiraya veren, kiralananı kararlaştırılan tarihte, sözleşmede amaçlanan kullanıma elverişli bir durumda teslim etmek ve sözleşme süresince bu durumda bulundurmakla yükümlüdür.” Kiraya verenin teslim borcunu yerine getirmesi tek başına asli edim yükümlülüğünü yerine getirmesi anlamına gelmemekte olup sözleşme süresince de kiralananı kullanıma elverişli bir şekilde bulundurmakla yükümlüdür.
  • İtirazın İptali Davası
  • Takip alacaklısı tarafından ödeme emrine süresi içinde itiraz etmiş olan takip borçlusuna karşı açılan itirazın iptali davası,
  • 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Anılan maddeye göre, bu davanın açılabilmesi için; ilamsız takip yapılmış olması, borçlunun bu takibe itiraz etmesi, alacaklının itirazın kaldırılması için icra mahkemesine başvurmaması ve itirazın alacaklıya (davacıya) tebliğinden itibaren alacaklının bir yıl içinde mahkemeye başvurmuş olması gerekmektedir.
  • İtirazın iptali davasının konusu, icra takibine konu edilen alacaklar olup, davanın amacı ise itirazla duran takibin devamını sağlamaktır. İtirazın iptali davası, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir. Davalı borçlunun icra dosyasında ileri sürdüğü itirazlar dışındaki itirazlarını da bu dava içinde ancak cevap süresi içinde ileri sürmesi olanaklıdır. Eğer cevap süresi içinde davalı/borçlu diğer itirazlarını ileri sürmezse mahkeme bunları kendiliğinden göz önüne alamaz, takibe itiraz edilirken bildirilen sebeplerle sınırlı araştırma yapmak durumunda kalır.
  • İtirazın iptali davası yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabi olduğundan; ispat külfeti normal bir alacak davasındaki ile aynıdır. Ancak her iki dava ispat yöntemleri ve hukukî sonuçları bakımından farklılıklar göstermektedir. Bu bağlamda belirtmek gerekirse;
  • 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 190. maddesi gereğince ispat yükü kanunda özel düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukukî sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Bu genel kuralın dışında bazı hâllerde kanıt yükü yer değiştirerek davalı tarafa geçer. Davacı ya da davalı iddiasını ya da savunmasını HMK’da belirtilen hükümlere göre ispat etmelidir. Buna göre yapılacak yargılama sonucunda mahkemece verilecek karar ya davanın kabulü ya da reddine yönelik olacak; ancak takibin iptali ya da devamı hükmünü de içerecektir.
  • Harçlar Kanunu’nda, harç alınması veya tamamlanması yanların isteklerine bırakılmamış; değinilen yönün mahkemece kendiliğinden (re’sen) gözetilmesi hükme bağlanmış ve yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemlerin yapılamayacağı vurgulanmıştır.
  • 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun “Nispi harçlarda ödeme zamanı” başlıklı 28. maddesinin 1. fıkrasında
  • “(1) sayılı tarifede yazılı nispi harçlar aşağıdaki zamanlarda ödenir” denildikten sonra 23.07.2010 tarihli ve 6009 sayılı Kanun’un 18. maddesi ile değişik (a) bendinde “Karar ve ilam harcı” alt başlığı ile “Karar ve ilam harçlarının dörtte biri peşin, geri kalanı kararın verilmesinden itibaren iki ay içinde ödenir. Şu kadar ki, ölüm ve cismani zarar sebebiyle açılan maddi ve manevi tazminat davalarında peşin alınan harcın oranı yirmide bir olarak uygulanır. Bakiye karar ve ilam harcının ödenmemiş olması, hükmün tebliğe çıkarılmasına, takibe konulmasına ve kanun yollarına başvurulmasına engel teşkil etmez.” düzenlemesine yer verilmiştir.
  • Aynı Kanun’un “Harcı ödenmeyen işlemler” başlığını taşıyan 32. maddesinde ise,
  • “Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz. Ancak ilgilisi tarafından ödenmeyen harçları diğer taraf öderse işleme devam olunmakla beraber bu para muhakeme neticesinde ayrıca bir isteğe hacet kalmaksızın hükümde nazara alınır.” hükmü getirilmiştir.
  • Dava açılırken peşin olarak ödenmesi gereken harcın eksik ödenmesi hâlinde eksik harcın ne şekilde tamamlatılacağı 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 30. maddesinde açıklanmıştır.
  • Buna göre, yargılama sırasında tespit olunan dava değerinin, dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılırsa, yalnız o celse için yargılamaya devam olunacağı, takip eden celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunamayacağı açıktır.
  • Eksik harç tamamlatılmadan yargılamaya devamla hüküm kurulmuş olması doğru değildir.

Karar İçeriği

Hukuk Genel Kurulu        

 2017/972 E.  ,  2021/1057 K.


“İçtihat Metni”MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi


1. Taraflar arasındaki “itirazın iptali ve tahliye” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İstanbul Anadolu 14. Sulh Hukuk Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 6. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; davalının, müvekkiline ait gayrimenkulde kiracı olduğunu, 2008-2009 arası bir yıllık kirayı ödediğini ancak 2009-2010, 2010-2011 ve 2012-2013 dönemlerine ilişkin kira bedellerini ödemediğini, bunun üzerine davalı aleyhine İstanbul Anadolu 6. İcra Dairesinin 2012/24246 E. sayılı dosyası ile icra takibi başlatarak kira bedellerinin ödenmesi ve gayrimenkulü tahliye etmesi talebinde bulunduklarını, davalının icra takibine itirazında, 2009-2010 dönemine ilişkin ödeme yapıldığı hususunda müvekkilinin imzasını içeren makbuz veya banka dekontu ibraz etmediğini ileri sürerek itirazın iptali ile kira bedellerinin ödenmesine, davalının kiralanandan tahliyesine ve asıl alacağın %20’si oranında icra inkâr tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin, davacının keşide ettiği ihtarnameye verdiği cevabi ihtarnamede, 2008-2009 ve 2009-2010 kira dönemlerini çek karşılığında davacıya ödediğini, geriye kalan kira bedelini ise davacının yurtdışında çalışmasından dolayı ulaşamadığı için ödeyemediğini, banka hesap numarası verilmesi hâlinde ödeyeceğini belirttiğini, davacının icra takip dosyasında hangi döneme ve hangi aylara ilişkin kira bedelini istediğini belirtmediğini, ödeme emrinde otuz günlük ödeme ve yedi günlük itiraz sürelerinin açıkça yazılmadığını, ödeme emrinin geçerli olmadığını ve yasal koşulları içermeyen ödeme emrinin hukukî sonuç doğurmayacağını, müvekkilinin 2009-2010 dönemine ilişkin kira bedelini Garanti Bankası Ümraniye Şubesinin 30.10.2009 vadeli ve 6.000TL bedelli çek ile davacıya ödediğini, çekin arkasında davacının cirosunun bulunduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme Kararı:
6. İstanbul Anadolu 14. Sulh Hukuk Mahkemesinin 14.01.2014 tarihli ve 2013/147 E., 2014/19 K. sayılı kararı ile; icra dosyasında davalı-borçluya gönderilen ve tebliğ edilen 13 örnek adi kiraya ve hasılat kiralarına ait takipte ödeme emrinde hangi dönemlerin veya hangi yılın hangi aylarının kiralarının talep edildiğinin açıkça belirtilmediği, ayrıca borcun ödenmesine ilişkin yasal ödeme süresi ile itiraz süresinin ödeme emrinde hiç belirtilmediği, bu durumda ödeme ihtarının usulüne uygun olmadığı, davalı-borçlunun bu ödeme emri ile temerrüde düştüğünün kabul edilemeyeceği, bu yönlerden yapılan itirazların yerinde olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay (Kapatılan) 6. Hukuk Dairesinin 11.09.2014 tarihli ve 2014/9190 E., 2014/9616 K. sayılı kararı ile; “…Davacı dava dilekçesi ile icra takibine vaki itirazın iptali ile kiralananın tahliyesine karar verilmesini istemekle mahkemeden iki ayrı talepte bulunmuştur. Bu nedenle de dava açılırken tahliye davası için yıllık kira bedeli üzerinden, itirazın iptali talebi için de icra takibine konu alacak tutarı üzerinden nisbi oranda dava harçlarının alınması gereklidir. Oysa dava değeri icra takibine konu edilen alacak üzerinden gösterilmiştir. Bu durumda tahliye davasına ilişkin alınması gerekli harç eksikliği mahkemece tamamlatılmadan yargılamaya devam edilerek işin esası ile ilgili hüküm verilmesi doğru değildir.
Davacının alacak talebi ile ilgili temyiz itirazlarına gelince;
İcra takibinde davalıya gönderilen ödeme emrinde kira alacağına ilişkin açıklama yok ise de; Takip talebinde 2009, 2010, 2011 ve 2012 yıllarına ait kira paraları toplamının faizleriyle birlikte takibe konu edildiği açıklanmıştır. Ayrıca mahkemece de gerektiğinde, davacıdan yargılama aşamasında alacak talebinin açıklanması istenebilir. Davalı vekilinin 16.04.2013 havale tarihli beyan dilekçesinde, 2009 yılının kira bedelinin çekle ödendiği, 2010, 2011, 2012 yılları kira bedellerinin ise ödenmediği, davacının banka hesap numarası vermesi halinde geri kalan bakiyenin yatırılacağını bildirmesi karşısında, davalının ödeme ve yıllık kira bedelinin 6.000 TL olduğu savunması üzerinde durularak oluşacak sonuca göre alacakla ilgili olumlu-olumsuz bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın tümden reddine karar verilmesi de doğru değildir.” gerekçesi ile karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. İstanbul Anadolu 14. Sulh Hukuk Mahkemesinin 10.03.2015 tarihli ve 2014/860 E., 2015/157 K. sayılı kararı ile; temerrüt ihtarının sonuç doğurabilmesi için yasal koşulları taşıması gerektiği, takip talebinde ve özellikle borçluya tebliğ edilen ödeme emrinde istenen kiraların açıkça belirtilmesinin, ödenmesi için yasal 30 günlük süre verilmesinin ve ödenmediği takdirde akdin feshi ile tahliye davası açılacağının belirtilmesinin zorunlu olduğu, davaya konu icra dosyasında borçluya tebliğ edilen ödeme emrinde açıkça hangi yılın hangi aylarının kiralarının talep edildiğinin tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça belirtilmediği, ihtarın yani ödeme emrinin yasal şartları taşıyıp taşımadığı hususunun mahkemece re’sen nazara alınıp incelenmesinin gerektiği, yasal unsurları taşımayan ihtarın akdin feshi sonucunu doğuracak bir ihtar olarak kabul edilemeyeceği, kaldı ki bozma kararında belirtildiği gibi tarafların karşılıklı beyanlarına göre kira dönemlerinin açık olduğu kabul edilse dahi, borcun ödenmesine ilişkin yasal ödeme süresi ile itiraz süresinin ödeme emrinde hiç belirtilmediği, borçlunun temerrüde düşürülmesi için ödeme süresi ve itiraz süresinin açıkça belirtilmesi gerektiği, bu yönden de ödeme ihtarının geçerli kabul edilemeyeceği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık;
a) Somut olayda, tahliye davasına ilişkin alınması gerekli harç eksikliği tamamlatılmadan mahkemece yargılamaya devam edilip edilemeyeceği,
b) Davalının ödeme ve yıllık kira bedelinin 6.000TL olduğu savunması üzerinde durularak oluşacak sonuca göre alacakla ilgili olumlu-olumsuz bir karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktalarında toplanmaktadır.

III. ÖN SORUN
12. Mahkemenin ilk kararının Özel Dairece; “tahliye davasına ilişkin alınması gerekli harç eksikliği mahkemece tamamlatılmadan yargılamaya devam edildiği ve alacakla ilgili olumlu-olumsuz bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın tümden reddine karar verilmesinin doğru olmadığı” gerekçesi ile bozulması ve mahkemece, “ödeme emrinde hangi yılın hangi aylarının kiralarının talep edildiğinin açıkça belirtilmediği, ayrıca borcun ödenmesine ilişkin yasal ödeme süresi ile itiraz süresinin ödeme emrinde hiç belirtilmediği, bu durumda ödeme ihtarının usulüne uygun olmadığı, davalı-borçlunun bu ödeme emri ile temerrüde düştüğünün kabul edilemeyeceği” gerekçesi ile direnme kararı verilmesi karşısında, direnme kararının gerekçesinin Özel Daire bozma kararına uygun olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre usulüne uygun bir direnme kararının bulunup bulunmadığı hususu ön sorun olarak tartılıp değerlendirilmiş ve ön sorunun bulunmadığına oy birliğiyle karar verilerek işin esasına geçilmiştir.

IV. GEREKÇE
A) Tahliye davasına ilişkin alınması gerekli harç eksikliği tamamlatılmadan mahkemece yargılamaya devam edilip edilemeyeceğine ilişkin uyuşmazlık yönünden;
13. Harçlar Kanunu’nda, harç alınması veya tamamlanması yanların isteklerine bırakılmamış; değinilen yönün mahkemece kendiliğinden (re’sen) gözetilmesi hükme bağlanmış ve yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemlerin yapılamayacağı vurgulanmıştır.
14. 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun “Nispi harçlarda ödeme zamanı” başlıklı 28. maddesinin 1. fıkrasında “(1) sayılı tarifede yazılı nispi harçlar aşağıdaki zamanlarda ödenir” denildikten sonra 23.07.2010 tarihli ve 6009 sayılı Kanun’un 18. maddesi ile değişik (a) bendinde “Karar ve ilam harcı” alt başlığı ile “Karar ve ilam harçlarının dörtte biri peşin, geri kalanı kararın verilmesinden itibaren iki ay içinde ödenir. Şu kadar ki, ölüm ve cismani zarar sebebiyle açılan maddi ve manevi tazminat davalarında peşin alınan harcın oranı yirmide bir olarak uygulanır. Bakiye karar ve ilam harcının ödenmemiş olması, hükmün tebliğe çıkarılmasına, takibe konulmasına ve kanun yollarına başvurulmasına engel teşkil etmez.” düzenlemesine yer verilmiştir.
15. Aynı Kanun’un “Harcı ödenmeyen işlemler” başlığını taşıyan 32. maddesinde ise, “Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz. Ancak ilgilisi tarafından ödenmeyen harçları diğer taraf öderse işleme devam olunmakla beraber bu para muhakeme neticesinde ayrıca bir isteğe hacet kalmaksızın hükümde nazara alınır.” hükmü getirilmiştir.
16. Dava açılırken peşin olarak ödenmesi gereken harcın eksik ödenmesi hâlinde eksik harcın ne şekilde tamamlatılacağı 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 30. maddesinde açıklanmıştır. Buna göre, yargılama sırasında tespit olunan dava değerinin, dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılırsa, yalnız o celse için yargılamaya devam olunacağı, takip eden celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunamayacağı açıktır.
17. Somut olayda, davacı vekili dava dilekçesinde icra takibine vaki itirazın iptali ile kiralananın tahliyesine karar verilmesini istemiş, dava değerini dilekçesinde 39.292,92TL olarak göstermiş ve dava açılırken 474,65TL nispi peşin harç yatırmıştır. Davacı vekili mahkemeden iki ayrı talepte bulunmuştur. Bu taleplerden itirazın iptali için nispi peşin harç yatırılmasına rağmen tahliye talebi için dava değeri gösterilmemiş ve tahliye davasına ilişkin nispi peşin harç alınmamıştır. Bu nedenle tahliye davası için de yıllık kira bedeli üzerinden nispi oranda dava harcının alınması gereklidir.
18. Yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve ortaya konulan ilkeler göz ardı edilerek, eksik harç tamamlatılmadan yargılamaya devamla hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
19. Buna göre, mahkemece yapılacak iş; Harçlar Kanunu’nun 30 ve 32. maddeleri uyarınca eksik yatırıldığı tespit edilen nispi peşin harcın tamamlanmasına ilişkin davacı tarafa kesin süre verilmesi, tamamlanması gereken harç miktarının yıllık kira bedeli göz önünde bulundurulmak suretiyle belirlenmesi, açık ve anlaşılır şekilde gösterilmesi, verilen sürenin yeterli olması, ayrıca süreye uyulmamasının sonuçlarının hâkim tarafından açıkça anlatılarak bu konuda tarafların uyarılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi olmalıdır.
20. O hâlde tahliye davasının, eksik yatırılan peşin nispi harcın tamamlanmasına yönelik usule ilişkin nedenlerle bozulması gerekmiştir.
B) Davalının ödeme ve yıllık kira bedelinin 6.000TL olduğu savunması üzerinde durularak oluşacak sonuca göre alacakla ilgili olumlu-olumsuz bir karar verilmesinin gerekip gerekmediğine ilişkin uyuşmazlık yönünden;
21. Uyuşmazlığın çözümü açısından öncelikle kira sözleşmesinin hukukî niteliğinin irdelenmesinde yarar vardır.
22. Kira sözleşmesi kiraya verenin bir şeyin kullanılmasını veya kullanılmasıyla birlikte ondan yararlanılmasını kiracıya bırakmayı, kiracının da buna karşılık kararlaştırılan kira bedelini ödemeyi üstlendiği sözleşmedir. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere kira sözleşmesi karşılıklı edimleri içeren bir sözleşmedir.
23. Başka bir anlatımla kira sözleşmesi, bir bedel karşılığında geçici bir süre için tarafa veya başkasına ait taşınır veya taşınmaz malın veya bir hakkın kullanımını sağlayan sözleşmedir. Kira sözleşmesi karşılıklı iradelerin birleşmesi suretiyle oluşur. Kira sözleşmesinin tarafları, kiraya verilen maldan bedel karşılığı yararlanan kiracı ile yararlanmaya razı olan kiralayandır.
24. Kira sözleşmesinde kiracının asli edim yükümü, kira bedelini ödemesi; kiraya verenin asli edim yükümü ise, kiralananı kira süresince kiracının kullanımına hazır bulundurmasıdır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 301. maddesine göre “Kiraya veren, kiralananı kararlaştırılan tarihte, sözleşmede amaçlanan kullanıma elverişli bir durumda teslim etmek ve sözleşme süresince bu durumda bulundurmakla yükümlüdür.” Kiraya verenin teslim borcunu yerine getirmesi tek başına asli edim yükümlülüğünü yerine getirmesi anlamına gelmemekte olup sözleşme süresince de kiralananı kullanıma elverişli bir şekilde bulundurmakla yükümlüdür.
25. Bu aşamada itirazın iptali davası ile ilgili açıklama yapılmasında fayda bulunmaktadır.
26. Takip alacaklısı tarafından ödeme emrine süresi içinde itiraz etmiş olan takip borçlusuna karşı açılan itirazın iptali davası, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Anılan maddeye göre, bu davanın açılabilmesi için; ilamsız takip yapılmış olması, borçlunun bu takibe itiraz etmesi, alacaklının itirazın kaldırılması için icra mahkemesine başvurmaması ve itirazın alacaklıya (davacıya) tebliğinden itibaren alacaklının bir yıl içinde mahkemeye başvurmuş olması gerekmektedir. İtirazın iptali davasının konusu, icra takibine konu edilen alacaklar olup, davanın amacı ise itirazla duran takibin devamını sağlamaktır. İtirazın iptali davası, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir. Davalı borçlunun icra dosyasında ileri sürdüğü itirazlar dışındaki itirazlarını da bu dava içinde ancak cevap süresi içinde ileri sürmesi olanaklıdır. Eğer cevap süresi içinde davalı/borçlu diğer itirazlarını ileri sürmezse mahkeme bunları kendiliğinden göz önüne alamaz, takibe itiraz edilirken bildirilen sebeplerle sınırlı araştırma yapmak durumunda kalır.

27. İtirazın iptali davası yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabi olduğundan; ispat külfeti normal bir alacak davasındaki ile aynıdır. Ancak her iki dava ispat yöntemleri ve hukukî sonuçları bakımından farklılıklar göstermektedir. Bu bağlamda belirtmek gerekirse; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 190. maddesi gereğince ispat yükü kanunda özel düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukukî sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Bu genel kuralın dışında bazı hâllerde kanıt yükü yer değiştirerek davalı tarafa geçer. Davacı ya da davalı iddiasını ya da savunmasını HMK’da belirtilen hükümlere göre ispat etmelidir. Buna göre yapılacak yargılama sonucunda mahkemece verilecek karar ya davanın kabulü ya da reddine yönelik olacak; ancak takibin iptali ya da devamı hükmünü de içerecektir.
28. Bu açıklamalar da göstermektedir ki, itirazın iptali davası, icra takibine sıkı sıkıya bağlı; itiraz üzerine duran icra takibinin devam edebilmesini sağlayan ve takip hukuku içinde olmakla birlikte, maddi hukuk ilişkisinin incelenerek uyuşmazlığı kesin hükümle sonuçlandıran bir davadır. Davanın takibe bağlılığı alacağın miktarı bakımından söz konusu olduğu gibi alacağın kaynağı bakımından da geçerlidir.
29. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 27. maddesi uyarınca davanın tarafları, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukukî dinlenilme hakkına sahip olup, bu hak yargılama ile ilgili bilgi sahibi olunmasını da içerir. Mahkeme, iki tarafa eşit şekilde hukukî dinlenilme hakkı tanıyarak hükmünü vermelidir. Hukukî dinlenilme hakkının HMK’nın 27/2. maddesinde düzenlenen temel üç unsurundan birisi olan “Açıklama ve ispat hakkı”, tarafların yargılamayla ilgili açıklamada bulunma, bu çerçevede iddia ve savunmalarını ileri sürme ve ispat etme hakkını ifade eder. Başka bir anlatımla açıklama hakkının konusunu tarafların taleplerini açıklamaya yönelik vakıalar ve bu vakıaları ispatlamak amacıyla gösterdikleri deliller oluşturur. Hâkimin taraflara açıklama hakkı tanımadan, onları dinlemeden vereceği hüküm hakkın yerine getirilmesine hizmet etmez. Şöyle ki tarafların iddia ve savunmalarını ileri sürmelerine ve bunları kanıtlamalarına olanak tanımayan bir yargılamanın sonunda gerçeğin ortaya çıkması mümkün değildir.
30. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 31. maddesi gereğince hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukukî açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir, soru sorabilir, delil gösterilmesini isteyebilir. Bu madde, hâkime sadece taraflara başka delilleri olup olmadığını sorma yetkisi vermemiş, aynı zamanda dava dosyasından anlaşılan delillerin getirtilmesini isteyerek delilleri temin etme yetkisi de tanımıştır. Bir başka ifadeyle hâkim ispat yükünü taşıyan tarafa başka delili olup olmadığını sorabilir; tarafların dava dosyasına bildirdikleri delillerin gösterilmesini ve sunulmasını isteyebilir.
31. Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacının takip talebinde 6.600TL kira alacağı (22.02.2009) 4.376,75TL işlemiş faiz (ticari), 7.200TL kira alacağı (22.02.2010) 1.794,87TL işlemiş faiz (yasal), 7.900TL kira alacağı (02.07.2011) 1.873,44TL işlemiş faiz (ticari), 8.400TL kira alacağı (22.02.2012) 1.147,87TL işlemiş faiz (ticari) olmak üzere toplam 39.292,92TL alacaklı olduğunu belirttiği, icra dairesince düzenlenen 29.11.2012 tarihli ödeme emrinde ise; 30.100TL kira, 1.794,87TL işlemiş faiz (yasal), 7.398,05TL işlemiş faiz (ticari) olmak üzere toplam 39.292,92TL tutarındaki alacağın tahsilinin istendiği anlaşılmaktadır. İcra dosyasında davalıya gönderilen ödeme emrinde, kira alacağının hangi döneme ait olduğuna ilişkin açıklama bulunmamakta ise de; takip talebinde 2009, 2010, 2011 ve 2012 yıllarına ait kira bedellerinin faizleriyle birlikte takibe konu edildiği görülmektedir. Yukarıda da açıklandığı üzere genel hükümlere göre görülmekte olan itirazın iptali davasında mahkemece, HMK’nın 27 ve 31. maddeleri uyarınca davacıdan alacak talebinin açıklanması, diğer bir deyişle hangi dönemlere ilişkin kira bedeli talep edildiğinin belirlenmesi istenebilir. Öte yandan davalı vekili 16.04.2013 havale tarihli beyan dilekçesinde, 2009 yılının kira bedelini çekle ödediğini, 2010, 2011, 2012 yılları kira bedellerini ise ödemediğini, davacının banka hesap numarası vermesi hâlinde geri kalan bakiyenin yatırılacağını belirtmiştir. Bu nedenle davalı vekilinin ödeme ve yıllık kira bedelinin 6.000TL olduğu savunması üzerinde durularak oluşacak sonuca göre alacak talebiyle ilgili olumlu-olumsuz bir karar verilmesi gerekir.
32. Hâl böyle olunca; mahkemece, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
33. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Tahliye davasına ilişkin alınması gerekli harç eksikliği tamamlatılmadan mahkemece yargılamaya devam edilip edilemeyeceğine ilişkin uyuşmazlık yönünden kararın usulden BOZULMASINA (IV-A),
2- Davalının ödeme ve yıllık kira bedelinin 6.000TL olduğu savunması üzerinde durularak oluşacak sonuca göre alacakla ilgili olumlu-olumsuz bir karar verilmesinin gerekip gerekmediğine ilişkin uyuşmazlık yönünden; davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA (IV-B),
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21.09.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Editör http://sanalhukuk.org

Güncel ve Güvenilir Hukuki Bilgi

Daha Fazla

+ There are no comments

Add yours