Çocuğun idrak yaşı 8 olup, kendisini doğrudan ilgilendiren velayet konusunda görüşünü ifade etme olanağı sağlanmalı ve kendi çıkarına ters düşmediği takdirde buna göre karar verilmelidir.

yeterli idrak gücüne sahip olduğu kabul edilen çocuğa, kendisini doğrudan ilgilendiren velayet konusunda danışılarak, görüşünü gerekçeleriyle birlikte ifade etme olanağının sağlanması; ifade edeceği bu görüşün, çocuğun kendi çıkarına ters düşmediği takdirde, buna önem verilerek sonucuna göre bir karar verilmesi olmalıdır.

Taşınır satışlarında satış ilânının tebliği zorunlu olmadığı hâlde, icra dairesi satış ilânının tebliğine karar vermiş ise tebliğ edilmemesi ihalenin feshi sebebidir.

Taşınır ihalelerini düzenleyen İİK’nın 112-119. maddelerinde satış ilânının borçlu, alacaklı ve ilgili üçüncü kişilere tebliğ edileceği hususunda bir zorunluluk yoktur. Fakat, taşınır satışlarında satış ilânının tebliği zorunlu olmadığı hâlde, icra dairesi satış ilânının tebliğine karar vermiş ise tebliğ edilmemesi ihalenin feshi sebebidir.

Temsilcide hata sonucu tüzel kişiliği olmayan noterliğe husumet yöneltilerek açılan davada, davanın reddi yerine gerçek temsilci durumundaki notere dava yöneltilmelidir.

5 min read

Temsilcide hata sonucu tüzel kişiliği bulunmayan noterliğe husumet yöneltilerek açılan davada, gerçek temsilci durumundaki notere davanın yöneltilmesinin sağlanması; notere, dava dilekçesi ve duruşma günü bildirir tebliğ yapılarak, savunma hakkının tanınması gerekir.

Kısmi kabul sözleşmesinde kısi kabul açıkça kararlaştırılmalı kısmen teslim edilecek mal miktar ve değerleri, teslim tarih ve usulleri sözleşmede belirlenmelidir.

ÖZET : Sözleşme Serbestisi İlkesi Kısmı Kabul Sözleşmesi Mal alım sözleşmeleri çerçevesinde yapılacak teslimler yönünden gecikme cezasının sözleşme bedelinin tamamı üzerinden mi yoksa tesliminde gecikilen mal değeri üzerinden mi hesaplanması gerektiği. Kısmi kabulün açıkça kararlaştırılmaması, kısmen teslim edilecek mal miktar ve değerlerinin, teslim tarih ve usullerinin [Daha Fazla…]

Maddi tazminatın ön koşulu, talep edenin boşanma yüzünden mevcut veya beklenen menfaatlerinin zedelenmesi, boşanma ve maddi zarar arasında nedensellik bağının bulunmasıdır.

Türk Medeni Kanunu’nun “Maddi ve manevi tazminat” başlıklı 174. maddesinin 1. fıkrası; “Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddî tazminat isteyebilir. ” hükmünü içermektedir.

Kişisel ilişki tesisinde taraflar ayrı şehirde yaşadıklarını belirtip açıkça talep etmemişlerse “ayrı şehir-aynı şehir ayrımına” gidilmesinin önemi bulunmamaktadır.

Taraflar farklı şehirlerde yaşıyor olsalar bile, günümüzdeki ulaşım olanaklarındaki kolaylık gözetildiğinde, kişisel ilişkiye dair düzenleme yapılırken, taraflar bu hususun dikkate alınmasını açıkça talep etmemişlerse “ayrı şehir-aynı şehir ayrımına” gidilmesinin önemi bulunmamaktadır.