………….ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ SAYIN HAKİMLİĞİ’NE

Dosya No : 2021/………. Es.

Davaya Cevap
Veren Davalı :1……….
Adr:

Vekilleri : Av. …………..
& Av …………….
(Adres antettedir)

Davacılar : 1. ………

Vekilleri : Av. …………
Adr: ……………….

Konu : Davaya cevap dilekçemiz ve delillerimizin sunumudur.

AÇIKLAMALAR :
1-Davacıların murisi ………….’un sevk ve idaresindeki ……………… plakalı traktör ile diğer davalı ………………’ın sevk ve idaresindeki ………….. plakalı vasıta ………….. tarihinde çarpışması sonucu ölümlü trafik kazası meydana gelmiştir.
2-Davacılar, ……………. tarihinde meydana gelen trafik kazası neticesinde uğramış oldukları zararların tazmini için müvekkilimize karşı açmış olduğu davada manevi zararın tazminini istemektedir.
3-Davacıların, davalı müvekkile karşı açmış olduğu dava usul ve esas bakımından yersizdir. Yasal süresi içinde davaya cevaplarımızı sunuyoruz.

Şöyle ki;
Dava konusu ………………….. plakalı araç her ne kadar davalı müvekkil adına kayıtlı ise de, davalı müvekkil söz konusu aracı ……………. Ayında dava dışı oto alım satım işi yapan …………. ve ………….’ya satmış. Söz konusu şahıslarda aracı dava dışı ………..’e satmışlar. ………….. İlinde çalışmakta iken aynı işyerinde çalışmış olduğu diğer davalı ………….’a araç ödünç olarak verilmiştir. Aracı ………….’den ödünç alan diğer davalı …………… ölümlü kazaya sebebiyet vermiştir. Davalı ………… ile dava dışı ……….. ve …………… Arasında …………… tarihinde imzalanmış Araç Satış Sözleşmesi gereğince araç …………… tarihinde ……………. ve ………..’ya teslim edilmiştir. Dava dışı …………. ve …………..’da aracı ………………. tarihli araç satış sözleşmesi ile ………….’e satmışlar. Bu nedenlerle davalı müvekkil …………….’ın işleten sıfatı ile sorumlu tutulmasının mümkün olmadığından, davanın HUSUMETTEN REDDİ gerekmektedir.

KTK. 3. Maddesine göre, “İşleten, araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehinli gibi hallerde kiracı, ariyet ve rehin alan kişidir. Ancak, ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır.”
Bu tanımdan da anlaşıldığı üzere, Kanunda, işleten sıfatının belirlenmesinde iki ölçü göz önünde tutulmuştur. Bunlar, “Şekli ölçü” ile “Maddi ölçü” dür. Şekli ölçüye göre, motorlu aracın tescil (trafik sicilinde) veya trafik belgesinde maliki gözüken ya da sigorta poliçesinde adı yazılı olan kimse, işleten sayılır. Maddi ölçüye göre ise, işletenin belirlenmesinde araç üzerindeki fiili hâkimiyet, araçtan ekonomik yararlanma, aracı kendi hesabına işletme, onun masraf ve rizikolarına katlanma ilişkisi esas alınır.
Motorlu bir aracı, kendi menfaat ve hesabına işleten, tehlike ve masraflarını üstlenen, araç ile aracın işletilmesi için gerekli personel üzerinde fiilen ve doğrudan doğruya emir ve tasarruf yetkisine (gücüne) sahip olan kimseye işleten denir. Doktrin ve yargı uygulamasında hâkim olan görüş, araç üzerinde fiili hâkimiyet (tasarruf) ve ekonomik yarar ilişkisini esas alan maddi kriter görüşüdür. Özellikle aracın trafiğe sokulmasına, orada tutulmasına veya trafikten çekilmesine, donatılmasına, bakılmasına, muhafazasına, kim tarafından, nasıl ve hangi amaçla kullanılması gerektiğine karar verme yetkisi, fiili hakimiyeti oluşturur . Bir aracın masraf ve tehlikelerini üstlenme ise, onun donatım, bakım ve işletme giderlerini, vergi ve sigorta primlerini ödemeyi ifade eder. Özellikle aracın yakıt (benzin, mazot gibi), onarım, yağ, garaj ve diğer parça ve ihtiyaçlarını karşılamak için harcanan paralar, masraflar arasında sayılabilir. Araç üzerindeki menfaat ilişkisi, esas itibariyle ekonomik bir nitelik taşımakla birlikte, bunun manevi bir menfaat olması da mümkündür.
Maddi ölçü, menfaat ve hakimiyet ilişkisine dayandığı için, sorumluluk hukuku açısından gerçekleri daha iyi yansıtmaktadır. Zira, bu suretle bir aracın verdiği zarardan, bu araçtan yararlanan ve onun üzerinde fiili hakimiyeti bulunan kimsenin sorumlu tutulması sağlanmış olmaktadır. Bu söylenenlere uygun olarak, KTK. mad. 3, maddi kriter görüşünü kabul etmiştir. Gerçekten, sözü geçen maddeye göre, “…bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır.”
Şekli ölçüye göre, bir kişiye işleten sıfatını veren nitelikler (malik, alıcı, kiracı, ariyet veya rehin alan gibi); aksi, her zaman ispat edilebilen hukuki karinelerden ibarettir. Nitekim trafik sicil ve belgesi, tapu sicili gibi mülkiyeti kesin olarak belirleyen sicil ve belgelerden değildir. Trafik sicilinde kayıtlı gözüken kimse, her zaman aracın maliki olmayabilir. Zira sicildeki kayda rağmen, mülkiyet üçüncü bir kişiye ait olabilir. Karayolları Trafik Kanununda bunu engelleyen bir hüküm yoktur. Bir kimse, sicilde ve özellikle tescil belgesinde malik gözükmesine rağmen, aracın mülkiyetini, satış, bağışlama veya başka bir yolla üçüncü bir kişiye devretmiş olabilir. Bu itibarla, şekli ölçü, ilk bakışta, işletenin belirlenmesi yönünden kolay ve pratik bir görüş gibi gözükmekte ise de, aslında gerçekleri yansıtmaktan uzaktır.
Trafik sicili ve buradan alınan tescil belgesi, mülkiyet ilişkisinin belirlenmesinde sadece bir karine fonksiyonuna sahip olduğundan, sicildeki kayda rağmen aracın gerçek sahibi, başka bir kişi olabilir. Zira Karayolları Trafik Kanununa göre, aracın mülkiyeti, trafik tescil şubesine (sicile) tescille değil, noter tarafından düzenleme yoluyla yapılan satış veya devir işlemi ve aracın zilyetliğinin devriyle kazanılmaktadır. Tescilli araçlarda noterler tarafından yapılmayan satış ve devir işlemleri, Kanuna göre geçersizdir. Burada satış ve devir işleminin resmi şekle bağlanması, ispat değil, bir geçerlik şartıdır.
KTK. 91/1 Md. her araç hakkında, trafiğe çıkmadan önce zorunlu mali sorumluluk sigortasının yapılmasını öngörmektedir. Ancak, adına bu tür bir sigorta yaptırmış olan malik, sigorta süresi henüz dolmadan, aracın mülkiyetini bir başkasına devrettiği takdirde, sigorta poliçesi kendi üzerine olmakla birlikte, işleten sıfatı yeni malike geç¬miş olur. Zira yeni malik, sigorta süresinin sonuna kadar, bu sigorta ile aracı işletme hakkına sahip olup, aracı devralır almaz, yeni bir zorunlu mali sorumluluk sigortası yaptırmak zorunda değildir. Bu itibarla, böyle bir halde, aracın katıldığı bir trafik kazasından doğan zarardan sorumlu, adı, sigorta poliçesinde yazılı eski malik değil, yeni maliktir. Burada, sigorta, araç sahibini değil, aracı takip eder ilkesi geçerlidir.
4-Yukarıda açıklanan nedenlerden de anlaşılacağı gibi hem esas ve hem de usul bakımından yasaya aykırı bir şekilde açılan davanın davalı müvekkil ……. açısından husumetten reddine karar verilmesini istemekteyiz.

Hukuki Dayanak : TMK, TBK ve ilgili yasal mevzuat.

Deliller :
1- Kaza tespit tutanağı
2- …………. Tarihli Araç Satış Sözleşmesi
3- …………… Tarihli Araç Satış Sözleşmesi
4- Ceza Yargılaması Dosya Kapsamı
5- Tanık beyanları,
6- İsticvap,
7- Yargıtay Kararları,
8- Her türlü yasal ve takdiri delil

İstem Sonucu : Açıklanan nedenler, gözönüne alınacak ve oluşacak durumlar ışığında ;
Haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın davalı müvekkil açısından husumetten reddine karar verilmesini, ayrıca yargılama giderleriyle Avukatlık ücretinin dahi davacıya yükletilmesine karar verilmesini davalılar vekili olarak talep eder, saygılar sunarız.
22.02.2021 Davalılar Vekilleri Av. ……………………….

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir