
- ÖZET :
- Dava konusu aracın gizli ayıplı olduğu gerekçesiyle misli ile değişimine bunun mümkün olmaması halinde ise sözleşmenin iptali ile araç için ödenen bedelin iadesine karar verilmesini talep etmiştir. Bu şekilde terditli olarak taleplerini ileten davacının öncelikli talebi dava konusu ayıplı ürünün misli ile değişimi yönünde olup; İİK’nun 24/4. maddesinde, “taşınır malın değeri ilamda yazılı olmadığı veya ihtilaflı bulunduğu takdirde, icra müdürü tarafından haczin yapıldığı tarihteki rayice göre takdir edilir.” hükmünün varlığı karşısında dava konusu otomobilin mislinin stoklarda bulunmaması davacının terditli taleplerinden öncelikli olanın hüküm altına alınmasına engel teşkil etmemektedir. İlk derece mahkemesince de bu husus nazara alınarak doğru bir şekilde hüküm kurulmuş olup, bu husus nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
Karar İçeriği
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi
2017/9123 E. , 2020/5506 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı ilk derece mahkemesi sıfatıyla İzmir 3. Tüketici Mahkemesince 2016/2162 esas 2017/61 karar sayılı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı yapılan istinaf başvurusunun kısmen kabulüne kısmen reddine dair İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi’nin 2017/841-2017/1104 karar sayılı kararının süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
K A R A R
Davacı, 30.11.2011 tarihinde dava konusu otomobili satın aldığını, aracın üretim hatası nedeniyle sürekli arıza çıkardığını, bu haliyle aracın gizli ayıplı olduğunu ileri sürerek, dava konusu otomobilin ayıpsız misli ile değişimine, bunun mümkün olmaması halinde ise sözleşmenin iptali ile araç için ödenen bedelin iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar, açılan davanın haksız olduğunu ileri sürerek, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuşlardır.
İlk derece yargılama makamınca, davanın kabulü ile, T.K.H.K’nın 4. ve 13. maddeleri gereğince gizli ayıplı olduğu anlaşılan 2012 model … şasi nolu, İND … motor nolu, 54.397,94 lira fatura bedelli … plaka sayılı … tip dizel aracın davalıya takyidatsız olarak iadesi ve 2.000,00 TL değer kaybının davalılara verilmesi halinde ayıpsız misli ile değiştirilmesine, infaz sırasında aracın temin edilememesi halinde İİK’nın 24. maddesi gereğince işlem yapılmasına karar verilmiş; davalıların istinaf talebi İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesince incelenerek; davalıların istinaf taleplerinin kısmen kabulüne, İzmir 3. Tüketici Mahkemesinin 21/02/2017 günlü 2016/2162 Esas 2017/61 karar sayılı kararının kaldırılmasına; davanın kabulüne, ayıplı aracın davalılara iadesine, 2.000,00 TL değer kaybının düşülerek 52.397,94 TL’nin teslim tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir. Bu karar, süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, dava konusu aracın gizli ayıplı olduğu gerekçesiyle misli ile değişimine bunun mümkün olmaması halinde ise sözleşmenin iptali ile araç için ödenen bedelin iadesine karar verilmesini talep etmiştir. Bu şekilde terditli olarak taleplerini ileten davacının öncelikli talebi dava konusu ayıplı ürünün misli ile değişimi yönünde olup; İİK’nun 24/4. maddesinde, “taşınır malın değeri ilamda yazılı olmadığı veya ihtilaflı bulunduğu takdirde, icra müdürü tarafından haczin yapıldığı tarihteki rayice göre takdir edilir.” hükmünün varlığı karşısında dava konusu otomobilin mislinin stoklarda bulunmaması davacının terditli taleplerinden öncelikli olanın hüküm altına alınmasına engel teşkil etmemektedir. İlk derece mahkemesince de bu husus nazara alınarak doğru bir şekilde hüküm kurulmuş olup, bu husus nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle temyiz olunan kararın BOZULMASINA, HMK’nın 373/2. maddesi uyarınca dava dosyasının kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 30/06/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi
- Miktarı ve tarafları aynı olan, tanzim tarihi de yakın bir tarih olan takip dayanağı senedin, taraflar arasındaki kira sözleşmesi uyarınca verilen teminat senedi (depozito) olduğunun kabulü gerekiği…
- İşçi muaccel alacaklarını belirtmek kaydıyla ihtarname ile işvereni temerrüde düşürebilir. Söz konusu ihtarnamede alacak miktarlarının belirtilmesi gerekmez.
- İcra takibine vekil aracılığıyla itiraz edilmesine rağmen itirazın kaldırılması davasında tebligatın asıllara yapılması yok hükmünde olup taraf teşkili sağlanarak karar verilmesi gerekmektedir.
- Takip dayanağı senet üzerindeki borçlu adresine tebligat çıkartılmadan, resmi ve hususi müesseselerden çok yönlü adres araştırması yapılmadan ilanen tebligat yapılması usulsüzdür.
- Avukatlık ücret sözleşmesi hazırlarken nelere dikkat etmelisiniz?