Eşine ait cep telefonuna gizlice yüklediği casus program aracılığıyla elde edilen delillerin (üçüncü kişi ya da kişilerle paylaşılmadan veya çoğaltarak dağıtılmadan) sadece boşanma davasında delil olarak kullanılması halinde hukuka aykırı hareket ettiği bilinciyle davrandığı kabul edilemeyeceğinden, suç oluşmayacaktır.

➡️ Sadakatsizlik ve Eşlerin Kusur Durumu

➡️ Boşanma davasında kadının eşit kusurlu olması halinde kadın lehine maddi ve manevi tazminata hükmedilmez.

➡️ Boşanma davası sürecinde kadının eve dönmesi başlı başına af olarak değerlendirilemez.

➡️ Eşlerin boşanma davası sırasında barışması- Tekrar şiddet yaşanması- Davanın yenilenmesi- Af olgusu-Maddi-manevi tazminat talebi;

➡️ Eve dön ihtarı ile ortak konuta dönmesini istediği-eşin ihtar talep tarihinden önceki kusurlu davranışlarının affedilip, en azından hoşgörüyle karşılandığı-affedilen veya hoşgörüyle karşılanan olayların ise boşanma sebebi olamayacağı...
  • ÖZET ;
  • Resmi nikahlı eşi olan mağdurun sadakatinden kuşkulanan ve aldatıldığını düşünen sanığın, henüz boşanma davası açılmadığı ve mağdurla fiilen birlikte yaşadıkları dönemde, mağdura ait cep telefonuna gizlice yüklediği casus program aracılığıyla mağdurun bulunduğu ortamdaki konuşmalarını, telefon görüşmelerini ve mesajlarını kayıt altına alıp, elde ettiği kayıtları, daha sonra açtığı boşanma davasına delil olarak sunmak suretiyle haberleşmenin gizliliğini ihlal, kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suçlarını işlediğinin iddia edildiği olayda,
    • Şikayete konu kayıtları, üçüncü kişi ya da kişilerle paylaştığı veya çoğaltarak dağıttığına ilişkin hakkında bir iddia ileri sürülmeyen sanığın, boşanma davasındaki iddiasını ispatlama amacını taşıyan eylemlerinde, hukuka aykırı hareket ettiği bilinciyle davrandığı kabul edilemeyeceğinden, sanığa isnat edilen suçların yasal unsurlarının oluşmaması nedeniyle sanık hakkında beraat kararı verilmiş olmasında bir isabetsizlik görülmemiştir.

Karar İçeriği

Yargıtay 12. Ceza Dairesi         

2014/19374 E.  ,  2015/4802 K.


“İçtihat Metni”

Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
Suçlar : Haberleşmenin gizliliğini ihlal, kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması
Hükümler : Beraat

Haberleşmenin gizliliğini ihlal, kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suçlarından sanığın beraatine ilişkin hükümler, katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Dosya kapsamına göre; resmi nikahlı eşi olan mağdurun sadakatinden kuşkulanan ve aldatıldığını düşünen sanığın, henüz boşanma davası açılmadığı ve mağdurla fiilen birlikte yaşadıkları dönemde, mağdura ait cep telefonuna gizlice yüklediği casus program aracılığıyla mağdurun bulunduğu ortamdaki konuşmalarını, telefon görüşmelerini ve mesajlarını kayıt altına alıp, elde ettiği kayıtları, daha sonra açtığı boşanma davasına delil olarak sunmak suretiyle haberleşmenin gizliliğini ihlal, kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suçlarını işlediğinin iddia edildiği olayda,
Şikayete konu kayıtları, üçüncü kişi ya da kişilerle paylaştığı veya çoğaltarak dağıttığına ilişkin hakkında bir iddia ileri sürülmeyen sanığın, boşanma davasındaki iddiasını ispatlama amacını taşıyan eylemlerinde, hukuka aykırı hareket ettiği bilinciyle davrandığı kabul edilemeyeceğinden, sanığa isnat edilen suçların yasal unsurlarının oluşmaması nedeniyle sanık hakkında beraat kararı verilmiş olmasında bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 07.05.2013 tarih 2013/11-87-245 sayılı kararında da vurgulandığı üzere; vekalet ücreti kişisel hakka ilişkin olup, kişisel hakka ilişkin kanuna aykırılıkların Yargıtay tarafından bozma konusu yapılabilmesi için, hükmün karşı hak sahibi tarafından temyiz edilmiş olması gerekir. Bu nedenle, beraat eden ve kendisini vekil ile temsil ettiren sanık yararına, hazine aleyhine, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 13/5. maddesi gereğince, maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğinin gözetilmemesi, temyiz edenin sıfatına göre, bozma nedeni olarak kabul edilmemiştir.
Yapılan yargılama sonunda, sanığa yüklenen fiillerin kanunda suç olarak tanımlanmamış olduğu gerekçeleri gösterilerek mahkemece kabul ve takdir kılınmış olduğundan, katılan vekilinin bir nedene dayanmayan sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Hükmün esasını teşkil eden kısa kararda ve gerekçeli kararın hüküm fıkrasında, sanık hakkında beraat hükmü kurulurken, uygulanan kanun ve maddesinin gösterilmemesi suretiyle CMK’nın 232/6. maddesine aykırı hareket edilmesi,
Kanuna aykırı olup, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükümlerin bu nedenle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince BOZULMASINA; ancak, yeniden yargılama gerektirmeyen bu hususta aynı Kanun’un 322. maddesi gereğince karar verilmesi mümkün bulunduğundan, aynı maddenin verdiği yetkiye istinaden; hüküm fıkrasının ilk paragrafının, “Yapılan yargılama sonunda, sanığa yüklenen fiillerin kanunda suç olarak tanımlanmamış olduğu anlaşıldığından, haberleşmenin gizliliğini ihlal ile kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suçlarından CMK’nın 223/2-a maddesi gereğince sanığın beraatine,” şeklinde değiştirilmesi suretiyle, eleştirilen husus dışında, sair yönleri usul ve kanuna uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 23.03.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir