
- ÖZET :
- Türk Medeni Kanununda, ret beyanının, “Mirasın açıldığı yer” sulh mahkemesine yapılacağına dair bir hüküm yoktur. (TMK. m. 609/1-2) Kanunun 609. maddesinin dördüncü fıkrasında, “Süresi içinde yapılmış ret beyanından” söz edildiğine göre; buradaki düzenleme, ret beyanının yapılacağı yer mahkemesini değil, bu beyanın tescil edileceği özel sicili tutmakla yetkili sulh mahkemesini belirtmektedir. Sicilin, mirasın açıldığı yer sulh mahkemesince tutulması doğaldır. Çünkü, üçüncü kişilerin, özellikle alacaklıların reddin mevcut olup olmadığını öğrenmek için ilk başvuracakları yer, mirasın açıldığı yerdeki sulh mahkemesince tutulan özel kütüktür. Özel sicil, mirasın açıldığı yer sulh mahkemesince tutulduğuna göre, red beyanı da aynı mahkemeye yapılmalıdır şeklindeki bir çıkarım, yasal düzenlemeye uygun değildir.
- 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu da, “Mirasın kayıtsız şartsız reddine ilişkin beyanın tespit ve tescilini” çekişmesiz yargı işi kabul etmiş (m.382/2-c/7) ve kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, çekişmesiz yargı işleri için talepte bulunan kişinin veya ilgililerden birinin oturduğu yer mahkemesini yetkili kılmıştır. (m.384) Türk Medeni Kanununda aksine bir düzenleme bulunmadığına göre, bu Kanuna göre de, ret isteğinin tespit ve tescilinde, istekte bulunanın oturduğu yer mahkemesi yetkilidir. Bu mahkeme, mirasın reddi beyanını alır, tutanakla tespit edip özel kütüğüne yazılmasına karar verir. Şayet o yer mirasbırakanın yerleşim yeri değilse, bu kararı özel kütüğü tutmakla görevli mirasın açıldığı yer sulh mahkemesine gönderir. O yer sulh hukuk mahkemesi de özel kütüğe bu kararı yazar. O nedenle, mirasçının mirası kayıtsız şartsız reddettiğine ilişkin yazılı veya sözlü beyanını, oturduğu yer sulh mahkemesinde yapmasında “Yetki” bakımından bir yanlışlık bulunmamaktadır.
Karar İçeriği
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi
2016/16851 E. , 2020/6894 K.
“İçtihat Metni”
14. Hukuk Dairesi
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Davacılar vekili tarafından 14.09.2015 gününde verilen dilekçe ile mirasın gerçek reddi talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın yetki yönünden reddine dair verilen 28.10.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün evrak incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Talep, mirasın gerçek reddinin tespitine ilişkindir.
Talep edenler vekili olduğunu iddia eden, müvekkillerinin mirasbırakanı …’ın 08.07.2015 tarihinde öldüğünü, müvekkillerinin mirası kayıtsız şartsız reddettiklerini ifade ederek mirası reddin tespitini istemiştir.
Mahkeme, mirasbırakanın son yerleşim yerinin Güngören olması nedeni ile talebin yetki yönünden reddine ve kesin yetkili mahkemenin Bakırköy Sulh Hukuk Mahkemesi olduğuna karar vermiştir.
Hükmü, talep edenler vekili olduğunu iddia eden temyiz etmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 77. maddesinde, “Vekâletnamesinin aslını veya onaylı örneğini vermeyen avukat, dava açamaz ve yargılamayla ilgili hiçbir işlem yapamaz. Şu kadar ki, gecikmesinde zarar doğabilecek hâllerde mahkeme, vereceği kesin süre içinde vekâletnamesini getirmek koşuluyla avukatın dava açmasına veya usul işlemlerini yapmasına izin verebilir. Bu süre içinde vekâletname verilmez veya asıl taraf yapılan işlemleri kabul ettiğini dilekçeyle mahkemeye bildirmez ise dava açılmamış veya gerçekleştirilen işlemler yapılmamış sayılır.’’ düzenlemesi yer almaktadır.
Öte yandan, Türk Medeni Kanununun Velayet, Vesayet Ve Miras Hükümlerinin Uygulanmasına İlişkin Tüzüğün 39/2. fıkrası gereğince, mirasın reddi yetkisini içeren özel vekaletname sunulması zorunludur.
Somut olaya gelince, talep edenler olarak gösterilen …, …, … adına vekaletname ibraz edilmeden, diğer talep eden … yönünden ise mirasın reddi yetkisini içeren özel vekaletname sunulmadan açılan dava nedeni ile mahkemece 17.09.2015 tarihinde eksikliğin tamamlanması için talep edenler vekili olduğunu iddia edene muhtıra tebliğ edilmiş ise de mahkemenin ara kararında Hukuk Muhakemeleri Kanununun 77. maddesi uyarınca davanın açılmamış sayılacağına karar verileceğinin belirtilmesi gerekirken yasal dayanak yanlış gösterilerek davanın reddine karar verileceği belirtildiğinden ara karar doğru olmayıp buna dayalı hüküm kurulamaz.
Kabule göre de, uyuşmazlık, TMK’nun 605/1 maddesi uyarınca hasımsız olarak açılan mirasın gerçek reddine ilişkin iş bu davada yerel mahkemenin görevinin; isteğin süresinde olup olmadığı ve ret edenin mirasçılık sıfatının bulunup bulunmadığının tespiti ile süresinde başvuru ve usulüne uygun bir talep bulunduğu takdirde TMK. 609. maddede gösterilen usulde işlem yapmaktan ibarettir. Bilindiği üzere, mirasın kayıtsız şartsız reddine ilişkin beyan; bozucu yenilik doğurucu niteliktedir. Bu beyan Sulh Mahkemesine ulaşmakla sonuç doğurur.
Türk Medeni Kanununda, ret beyanının, “Mirasın açıldığı yer” sulh mahkemesine yapılacağına dair bir hüküm yoktur. (TMK. m. 609/1-2) Kanunun 609. maddesinin dördüncü fıkrasında, “Süresi içinde yapılmış ret beyanından” söz edildiğine göre; buradaki düzenleme, ret beyanının yapılacağı yer mahkemesini değil, bu beyanın tescil edileceği özel sicili tutmakla yetkili sulh mahkemesini belirtmektedir. Sicilin, mirasın açıldığı yer sulh mahkemesince tutulması doğaldır. Çünkü, üçüncü kişilerin, özellikle alacaklıların reddin mevcut olup olmadığını öğrenmek için ilk başvuracakları yer, mirasın açıldığı yerdeki sulh mahkemesince tutulan özel kütüktür. Özel sicil, mirasın açıldığı yer sulh mahkemesince tutulduğuna göre, red beyanı da aynı mahkemeye yapılmalıdır şeklindeki bir çıkarım, yasal düzenlemeye uygun değildir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu da, “Mirasın kayıtsız şartsız reddine ilişkin beyanın tespit ve tescilini” çekişmesiz yargı işi kabul etmiş (m.382/2-c/7) ve kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, çekişmesiz yargı işleri için talepte bulunan kişinin veya ilgililerden birinin oturduğu yer mahkemesini yetkili kılmıştır. (m.384) Türk Medeni Kanununda aksine bir düzenleme bulunmadığına göre, bu Kanuna göre de, ret isteğinin tespit ve tescilinde, istekte bulunanın oturduğu yer mahkemesi yetkilidir. Bu mahkeme, mirasın reddi beyanını alır, tutanakla tespit edip özel kütüğüne yazılmasına karar verir. Şayet o yer mirasbırakanın yerleşim yeri değilse, bu kararı özel kütüğü tutmakla görevli mirasın açıldığı yer sulh mahkemesine gönderir. O yer sulh hukuk mahkemesi de özel kütüğe bu kararı yazar. O nedenle, mirasçının mirası kayıtsız şartsız reddettiğine ilişkin yazılı veya sözlü beyanını, oturduğu yer sulh mahkemesinde yapmasında “Yetki” bakımından bir yanlışlık bulunmamaktadır.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya gelince, mahkemece kendi ikametgahlarında mirasın gerçek reddini talep eden davacıların isteğinin süresinde olup olmadığı ve reddedenlerin mirasçılık sıfatının bulunup bulunmadığının tespiti ile süresinde başvuru ve usulüne uygun bir talep bulunduğunun anlaşılması halinde ret beyanının tespitine, ret beyanının özel kütüğe tescili için ise kararın bir örneğinin murisin son ikametgahı Nöbetçi Sulh Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekirken belirtilen husus üzerinde durulmadan yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş ve hükmün bozulması gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın yatırana iadesine 05.11.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi