• ÖZET :
  • Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Y.İ.B.K.).

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi         

2021/192 E.  ,  2021/1593 K.

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki kira bedelinin tespiti davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraflarca temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı, davalının kiracı olarak oturduğu taşınmazı 15.01.2015 tarihinde satın aldığını, kiralananın AVM düğün salonları restaurant ve otelden oluştuğunu, önceki malik ile davalı arasındaki sözleşmede kararlaştırılan aylık 1.500 TL kira bedelinin günün koşullarına göre düşük kaldığını belirterek, 12.02.2015 tarihinden itibaren kira bedelinin 30.000 TL olarak tespitine, belirlenen kira bedelinin taşınmazın satın alındığının davalıya bildirildiği tarih olan 12.02.2015 tarihinden itibaren tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş, davacı tarafın temyizi üzerine, Dairemizin 14.11.2018 tarihli ve 2017/4674 E., 2018/11568 K. sayılı ilamı ile; “…Somut olayda; önceki malik … ile davalı arasındaki 30.10.2014 başlangıç tarihli aylık 1.500.-TL bedelli kira sözleşmesinin varlığı hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Taraflar arasında kira parasının miktarına ilişkin bir uyuşmazlık bulunup mahkemeye müracaat edildiğine ve kira parasının dava yoluyla tespiti istenildiğine göre; davalı taraf artırılması istenilen veya karar verilecek miktarı ödese bile dava red edilmeyip, bu miktar hüküm altına alınarak bir tespit kararı verilmelidir. Davacı, 22.07.2015 tarihinde açtığı dava ile 15.01.2015 gününden başlayan dönem için kira parasının tespiti isteminde bulunmuş olup, tespiti istenilen dönem, sözleşmenin birinci dönemidir. Bu itibarla, davacının talebi gibi 15.01.2015 tarihinden itibaren kira parasının tespitine karar verilemez. Bu nedenle, kira sözleşmesinin başlangıç tarihi gözetilip, davacıdan yeni başlayan dönem için kira parasının tespitini isteyip istemediği sorularak, istemesi halinde bir sonraki dönem olan 30.10.2015 tarihinden sonrası için kira bedelinin tespitine karar vermek gerekirken, yazılı şekilde kira parasının tespiti isteminin reddine karar verilmesi doğru değildir.
… İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, kira bedelinde muvazaa olduğuna ilişkindir. Davacı, muvazaalı olduğunu iddia ettiği sözleşmenin tarafı değildir. Bu nedenle, muvazaa iddiasını tanık dahil her türlü delille kanıtlayabilir, aksi halde davacı kira sözleşmesini ve davalının kiracılık sıfatını kabul ettiğinden sözleşmede yazılı kira bedelinin davacıyı bağlayacağı hususu tartışmasızdır. Davacı dava dilekçesinde bilirkişi, tanık, keşif deliline dayanmıştır. Bu itibarla, Mahkemece öncelikle muvazaa iddiası bakımından davacının tüm delilleri toplanıp; gerekirse mahallinde keşif yapılarak kira bedelinin emsallere ve rayice uygun olup olmadığının tespiti açısından konusunda uzman bilirkişi heyetinden Yargıtay denetimine elverişli, gerekçeli ve ayrıntılı rapor alınarak, 30.10.2014 tarihi itibariyle sözleşmede kararlaştırılan kira bedelinin muvazaalı olarak belirlenip belirlenmediği hususunun toplanan deliller ve bilirkişi raporu hep birlikte değerlendirilerek varılacak sonuca göre kira bedelinde muvazaa olduğunun anlaşılması halinde; TBK m. 310 uyarınca taraflar arasında geçerli sözleşme tarihi olan 30.10.2014 tarihindeki gerçek kira bedelinin belirlenerek, bu bedelin davacının 30.10.2015 tarihinde başlayacak dönem için atıf yapılan sözleşmedeki artış oranı uygulanarak tespiti gerekir.
Muvazaa iddiası kanıtlanamaması halinde ise; sözleşmede kira artış hükmü yönünden atıfta bulunulan 01.11.2007 başlangıç tarihli sözleşmede kararlaştırılan %10 artış şartının davalının tacir olması sebebiyle geçerli olduğu gözetilerek davacının talep etmesi halinde davalı tarafından ödenen kira bedelinden az olmamak üzere kira bedelinin 30/10/2015 sonrası dönem için tespitine karar vermek gerekirken, eksik araştırmaya dayalı yazılı gerekçe ile hüküm tesisi de doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. ” gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece bozma ilamına uyulmak suretiyle yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne, davaya konu taşınmazın kira bedelinin hak ve nesafete göre 30.10.2015 tarihinden itibaren aylık brüt 10.800 TL olarak tespitine karar verilmiş; Hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.
1-) Dosya kapsamına, toplanan delillere, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verilmiş olmasına ve takdirde de bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-) Kural olarak bozma kararına uyulmakla bozma kararında belirtilen biçimde işlem yapılması yolunda lehine bozma yapılan taraf yararına kazanılmış hak, aynı doğrultuda işlem yapılması yolunda yerel mahkeme için zorunluluk doğar.
Belirtilmelidir ki; bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Y.İ.B.K.).
Bu ilke kamu düzeni ile ilgili olup, Yargıtay’ca kendiliğinden dikkate alınması gerekir. Hâkimin değişmesi dahi açıklanan bu hukuki ilkeye etki yapamaz.
Somut olayda, Mahkemece; bozma kararına uyulduğu halde gerekleri yerine getirilmemiş, bozmaya uygun karar verilmemiştir. Şöyle ki; Mahkemece uyma kararı verilen Dairemizin 2017/4674 E., 2018/11568 K. sayılı ilamı ile; önceki malik … ile davalı arasındaki 30.10.2014 başlangıç tarihli aylık 1.500 TL bedelli kira sözleşmesinin varlığı hususunda uyuşmazlık bulunmadığı, kira bedelinin tespiti istenilen dönemin, sözleşmenin birinci dönemi olduğu, bir sonraki dönem olan 30.10.2015 tarihinden sonrası için kira bedelinin tespitine karar verilebileceği belirtilmiş, bununla birlikte kira sözleşmesinin bedelinde muvazaa iddiasının kanıtlanamaması halinde sözleşmede kira artış hükmü yönünden atıfta bulunulan 01.11.2007 başlangıç tarihli sözleşmede kararlaştırılan %10 artış şartının davalının tacir olması sebebiyle geçerli olduğu gözetilerek 30.10.2015 sonrası dönem için bu artış oranı uygulanmak suretiyle kira bedelinin tespitine karar vermek gerektiği açıkça belirtilmiştir.
Ne var ki Mahkemece; bozma ilamına uyma kararı verilmiş ise de, davalı lehine oluşan usuli müktesep hakka aykırı olarak taraflar arasındaki kira ilişkisinin 01.11.2007 tarihinde başladığı yönündeki hatalı değerlendirme neticesinde kira bedelinin hak ve nesafet ilkeleri gereği tespiti yoluna gidilmiştir.
O halde mahkemece, taraflar arasında geçerli kira sözleşmesinin başlangıç tarihinin 30.10.2014 olduğu esas alınarak, 30.10.2014 tarihinde kararlaştırılmış olan kira bedeline %10 artış şartı uygulanmak suretiyle davalı tarafından ödenen kira bedelinden az olmamak üzere 30.10.2015 sonrası dönem için kira bedelinin tespitine karar vermek gerekirken, Dairemizin bozma ilamının gereği yerine getirilmeden, yanılgılı değerlendirme ile hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacının tüm, davalının sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK’nın 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nın 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 17/02/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Bir Cevap Yazın