
- ÖZET:
- Bir insanın ölümü hukukî anlamda bir zarar olmamakla beraber, bu yüzden yine de bazı zararlar meydana gelmiş olabilir.
- İşte BK’nın 45/II. maddesinin (6098 sayılı TBK m. 53) öngörmüş olduğu hal, ölüm sonucu vukua gelen bir kısım zararların tazminini hükme bağlamaktadır.
- Bu hükme göre, ölenin yardımından faydalananlar, bu yüzden yoksun kaldıkları faydayı, tazminat olarak, sorumludan isteyebilirler.
- Buna “destekten yoksun (muinden mahrum) kalma tazminatı” denir. Yasa metninden de anlaşılacağı gibi destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır.
- Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de destek olmasa bile onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir. Yani haksız bir eylem sonucu desteğini yitiren kimse BK’nın 45/II. maddesine dayanarak uğradığı zararın ödetilmesini isteyebilir.
- Destekten yoksun kalma zararının hesabında;
- destekten yoksun kalanlara müteveffanın sağlığında sağlamış olduğu yardımın miktarı belirlenmelidir. Gerçek yardım miktarının yeterli delillerle ispat edilemediği durumlarda hakim, takdir hakkını kullanarak yardım miktarını belirleyebilecektir. Bu belirlemede destek ile destek olunan kimse arasındaki yakınlığın derecesi, aralarındaki manevi bağ, davacıların yaşları, dahil oldukları sosyal ve ekonomik çevre, yaşam standartları, cinsiyetleri gibi bakım ilişkisine ve miktarına etkili olabilecek unsurlar da göz önünde bulundurulacaktır.
- Hayatın olağan akışı içinde, destek sayılan kimsenin baktığı kimselere gelirini belli paylara bölerek baktığı pek söylenemese de tazminat hesabında bir paylaştırma yapmak zorunlu hale gelmektedir.
- Buna göre öncelikle gelirin tamamının, yardım görenlere tahsis olunmuş varsayılamayacağı, ölenin gelirinden bir bölümünü kendisine ayıracağı, bu tahsisten vazgeçilemeyeceği ve bu suretle yardımın (payların) geliri yutmaması ilkesi dikkate alınmalıdır. Ayrıca ölenin kendi geçim masraflarından artan miktarın tamamının (hiçbir tasarruf düşüncesine yer bırakmadan) destek görenlere dağıtıldığı da kabul olunamaz.
- Öte yandan, destek görecek kimselere ayrılacak miktar da, bunların ihtiyaçlarının toplamı kadar olmalıdır. Bunun dışında destekten yoksun kalanlardan bir kısmının davacı olup diğer kısmının davacı olmadığı durumda talepte bulunmayan destek görenlerin paylarının da hesaplamada gözönünde tutulması gerekmektedir. Ancak destek almaktan vefat, evlilik ya da destek alma ihtiyacının sona ermesi gibi nedenlerle çıkan kişinin payı diğer destek alanlara aktarılarak hesaplama yapılması gerekmektedir.
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi
2021/9713 E. , 2021/3855 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı …Ş. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacılar vekili; 21.01.2013 tarihinde, davacı küçük …’ın babası, davacı …’ın eşi …’ın, davacı … adına kayıtlı … plakalı otomobil ile yaptığı tek taraflı trafik kazası sonucu hayatını kaybettiğini, aracın bazı hava yastıklarının kaza sırasında açılmadığını, Afyonkarahisar 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/813 değişik iş delil tespiti dosyasında alınan bilirkişi raporunda; emniyet kemeri takılı ve gerekli çarpışma şiddeti var iken, sol yan perde ve sol ön koltuk içi hava yastıklarının açılmamasının imalat hatasından kaynaklandığının belirtildiğini, kaza ile ilgili olarak Bozüyük Cumhuriyet Başsavcılığının 2013/318 sayılı dosyası ile soruşturma başlatıldığını, …’ın başına darbe aldığı ve başında travma oluşturan bölgeyi koruması gereken hava yastıklarının açılmaması nedeni ile müteveffanın ölümünde başlıca etken olduğunu, ortada ayıplı bir mal olduğunu, bu ayıbın kaza sonrasında farkedildiğini, aracın distribütörü .. Otomotiv Tic. A.Ş. ile aracı ayıplı olarak satan davalı ….. Gıda ve Day. Tük. Madd. San. Tic. Ltd.Şti.’nin kusur ve sorumluluklarının bulunduğunu, davalı … şirketinin ise, aracın hem kasko hem de zorunlu trafik sigortalarını yapan şirket olduğunu belirterek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile her bir müvekkili için 1.000 ‘er TL maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, her bir müvekkili için ayrı ayrı olmak üzere 400.000’er TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan …. Gıda ve Day. Tük. Madd. San. Tic. Ltd.Şti.’nin ve … Otomotiv Tic. A.Ş.’den müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili 26/06/2019 tarihli ıslah dilekçesiyle; destekten yoksun kalma tazminatı taleplerini davacı … bakımından 172.560,46 TL’ye; davacı … bakımından 38.858,45 TL’ye ıslah etmiştir.
Davalı … Otomotiv Tic. A.Ş. vekili; dava konusu aracın ayıplı olmadığını, somut olayda, sol yan ve perde hava yastıklarının açılması için gerekli şartların meydana gelmediğini, hava yastıklarının ilave güvenlik tedbiri olduğunu, her durumda açılmayacağı gibi her durumda koruma sağlamasının da mümkün olmadığını, tespit raporunun somut olayın özelliklerine ve bilimsel gerçeklere uygun olmadığını, ölüm olayına sebebiyet veren kazanın müteveffanın kusuruyla meydana geldiğini, kazanın meydana gelmesinde müvekkilinin hiçbir kusurunun bulunmadığını, hiç kimsenin kendi kusuruna dayanarak hak iddia edemeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı …Ş. vekili; müteveffa …’ın sevk ve idaresinde bulunan … plakalı araç için; davalı şirketçe, 21.05.2012 ila 21.05.2013 tarihleri arasında, 52815947 nolu poliçe numarası ile Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Poliçesi düzenlendiğini, poliçenin tarafının davacı … olduğunu, davalı şirketin sorumluluğunun, poliçe üzerinde yazılı teminat limitleri ile sınırlı olmak üzere, poliçede yazılı özel şartlar ve trafik sigortası genel şartları kapsamı ile sınırlı olduğunu, ancak trafik sigortasının bir meblağ sigortası olmayıp bir zarar sigortası olduğunu, söz konusu teminat limitinin tamamının defaten ödenmesinin söz konusu olmadığını, zarar görenlerin kaza nedeniyle uğradıkları gerçek maddi zararın tespiti ve sigortalının kusur oranında bu gerçek zararın tazmininin esas olduğunu, Karayolları Zorunlu (Trafik) Mali Sorumluluk Sigortasının kara yolunda motorlu araç işletenin işlettiği araç nedeniyle üçüncü kişilere verilen bedensel ve eşya zararlarından dolayı onun mali ve hukuki sorumluluğunu üçüncü kişilere karşı güvenceye alması nedeniyle pasif ve aynı zamanda zarar sigortası niteliği taşıdığını, sigortalı … plakalı aracın, 21.01.2013 tarihinde yaptığı trafik kazası nedeniyle, davalı … aleyhine açılan davaya istinaden 7095321 nolu hasar dosyası açıldığını, sigorta ettirenin veya onun gibilerin, kendi sorumluluk alanında ve kendisinin sorumlu olacağı bir trafik kazası sonucu ölümü halinde, bu olaydan yansıma yolu ile zarar gören yani ilgili olayda sürücünün desteğinden yoksun kalanların bu zararlarını tazminat hukuku çerçevesi içerisinde talep haklarının bulunmadığını, kazanın meydana gelmesinde %100 kusurlu olduğu anlaşılan müteveffa …’ın mirasçıları tarafından talep edilen destekten yoksun kalma tazminatı talebinin reddedildiğini, sigorta şirketinin temerrüde düşürülmediğini, bu nedenle faiz sorumluluğunun ancak dava tarihinden itibaren sorumlu olacağını, aktüeryal hesaplama yapılmasının zorunlu olduğunu, zarar miktarının ve kusur oranının usulünce belirlenmesi gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …. Gıda ve Day. Tük. Madd. San. Tic. Ltd.Şti. vekili; husumet itirazında bulunduklarını, dava dilekçesinde yer alan tespit raporunun hukuken delil niteliği bulunmadığını ve raporun eksik ve yüzeysel olarak düzenlendiğini, davaya konu aracın ayıplı olmadığını ve kaza esnasında hava yastıklarının açılması için gerekli şartların oluşmadığını, kazanın müteveffanın kendi kusuru ile meydana geldiğini ve illiyet bağının bulunmadığını, kazanın oluşumuna ve zararın artmasına müteveffanın kusurlu hareketinin zarar vermesi durumunda tazminatın kaldırılması veyahut indirime gidilebileceğinin TBK.nın 52. maddesinde düzenlendiğini, müteveffanın tek ve asli kusurlu olması neticesinde söz konusu üzücü kaza meydana geldiğinden, tazminat miktarına hükmedilirken bu hususun özellikle dikkate alınması gerektiğini, davacıların talep ettiği manevi tazminat miktarının fahiş olduğunu, belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; toplanan deliller, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre; davacı Afyonkarahisar 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/83 D. İş sayılı dosyasında yaptırılan delil tespitinde sunulan rapora göre aracın sürücü kısmında sadece direksiyon içine yerleştirilmiş olan hava yastığının açılmış olduğu, sol yan perde ve sürücü koltuğunda bulunan hava yastıklarının açılmadığı, yine bu raporda ve mahkemece alınan bilirkişi raporlarında belirtildiği üzere, devreye girmesini gerektirecek olayın vuku bulmasına rağmen sol yan perde ve sol ön koltuk içi hava yastıklarının açılmamasının imalat hatasından kaynaklandığı ve dava konusu aracın gizli ayıplı mal niteliğinde bulunduğu tespitinin; dosyaya sunulan 15/07/2013 tarihli uzman görüşü ile 17/10/2016 ve 20/06/2018 tarihli bilirkişi raporları ve Adli Tıp Kurumu 1. Adli Tıp İhtisas Kurulunun 15/05/2019 ve 23/10/2019 tarihli raporları göz önüne alındığında; sürücü koltuğunda bulunan hava yastığının ve sol yan perde yastığının açılmamasının ölüm olayında etkisinin ve katkısının bulunduğu, sol yan perde ve sürücü koltuğunda bulunan hava yastıklarının açılmış olması halinde kişinin ölümüne neden olan travmatik değişimlerin meydana gelmeyebileceği, bu nedenle kazada yaralanan sürücü …’ın ölümüyle sol yan perde ve sürücü koltuğunda bulunan hava yastıklarının açılmamış olması arasında illiyet bağı olduğu tespitinin ve aracın gizli ayıplı olduğunun mahkemece kabul edildiği, kaza tarihinde yürürlükte bulunan 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 4/3. maddesine göre davalılar …. Gıda ve Day. Tük. Madd. San. Tic. Ltd.Şti. ve … Otomotiv Tic. A.Ş. yönünden davanın kabulünün gerektiği, davalı … şirketinin ise kaza tarihinde yürürlükte bulunan Zorunlu Mali Sorumluluk Poliçesinin ve Maksimum Kasko Poliçesinin davalı …Ş. tarafından düzenlenmesi nedeniyle davacılara karşı sigorta poliçeleri limitleri dahilinde sorumlu olduğu; ancak, kaza tarihinde yürürlükte bulunan TBK’nın 52. maddesindeki “zarar gören, zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olmuş, yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise hakim tazminatı indirebilir ya da tamamen kaldırabilir” hükmü göz önüne alınarak olayın oluş biçimi ve davacıların murisinin %100 kusurlu olması göz önüne alınarak takdiren % 20 oranında indirim yapılması gerektiği gerekçesiyle; davacıların maddi tazminat davasının kısmen kabulü ile, davacı … için 138.048,37 TL, davacı … için 31.086,76 TL tazminatın davalı … açısından teminat limitleri ile sınırlı olmak kaydıyla davalılardan müştereken müteselsilen tahsiline, sigorta şirketi açısından dava dilekçesinde talep edilen miktarlar için dava tarihinden itibaren, ıslah dilekçesinde talep edilen miktarlar için ıslah tarihinden itibaren diğer davalılar için kaza tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine; davacıların manevi tazminat davasının kısmen kabulüyle 100.000,00’er TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar ….. Gıda ve Day. Tük. Madd. San. Tic. Ltd.Şti. ve …. Otomotiv Tic. A.Ş.’den müştereken müteselsilen tahsiline karar verilmiş; hükme karşı davalı …Ş. vekili tarafından temyiz yoluna başvurulmuştur.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalı …Ş. vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan ve yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2- Davalı …vekilinin diğer temyiz itirazlarına gelince;
a. Dava, tek taraflı trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı ve diğer kalemlere ilişkin maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacılardan …, kazaya karışan ve davalı … şirketince sigortalanan aracın hem kasko hem de zorunlu mali mesuliyet sigorta poliçesinin tarafıdır. Bu nedenle sürücüsünün … olduğu kaza nedeni ile üçüncü kişi olmadığından destekten yoksun kalma tazminatı almaya hak kazanamaz. Adı geçen davalı lehine tazminata hükmedilmesi doğru olmayıp davanın bu davacı yönünden tümden reddi gerekir.
b. Gerçek zarar miktarı hak sahiplerinin ve desteğin olay tarihindeki bakiye ömrü esas alınarak aktif ve pasif dönemde elde edeceği kazançlar toplamından oluşmaktadır. Gerçek zarar hesabı ise özü itibariyle, varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır.
Hak sahiplerinin bakiye ömürleri daha önceki yıllarda Fransa’dan alınan 1931 tarihli “PMF” cetvelleri ile saptanmakta ise de; Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, BNB Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmalarıyla “TRH 2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmış olup, bu durumda diğer kurumlar ile Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve yine bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içermesi de göz önüne alındığında, Dairemizce de tazminat hesaplarında bakiye ömrün belirlenmesinde TRH 2010 tablosunun esas alınmasının güncellenen ülke gerçeklerine daha uygun olacağına karar verilmiştir.
Eldeki dosyada ise, yerel mahkemece hükme esas alınan 17/10/2016 tarihli aktüer raporunda; kaza tarihinden sonraki muhtemel yaşam süresinin belirlenmesinde 1931 tarihli PMF yaşam tablosu dikkate alınarak hesaplama yapıldığı görülmüş olup, bilirkişi raporu yukarıda açıklanan Yargıtay uygulamasına uygun ve hüküm tesisine elverişli değildir.
Buna göre, temyiz edenin sıfatına göre, davacı tarafından kararın temyiz edilmediği de dikkate alınarak ve kazanılmış haklar gözetilmek suretiyle, destek zararı hesabında istikrar kazanmış kriterlere uygun olarak, yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda zarar hesaplanması için bilirkişiden ek rapor alınması gerekirken, tazminat hesaplama esaslarına uygun olmayan bilirkişi raporuna göre karar verilmesi doğru görülmemiştir.
c. Bir insanın ölümü hukukî anlamda bir zarar olmamakla beraber, bu yüzden yine de bazı zararlar meydana gelmiş olabilir. İşte BK’nın 45/II. maddesinin (6098 sayılı TBK m. 53) öngörmüş olduğu hal, ölüm sonucu vukua gelen bir kısım zararların tazminini hükme bağlamaktadır. Bu hükme göre, ölenin yardımından faydalananlar, bu yüzden yoksun kaldıkları faydayı, tazminat olarak, sorumludan isteyebilirler. Buna “destekten yoksun (muinden mahrum) kalma tazminatı” denir. Yasa metninden de anlaşılacağı gibi destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de destek olmasa bile onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir. Yani haksız bir eylem sonucu desteğini yitiren kimse BK’nın 45/II. maddesine dayanarak uğradığı zararın ödetilmesini isteyebilir.
Destekten yoksun kalma zararının hesabında, destekten yoksun kalanlara müteveffanın sağlığında sağlamış olduğu yardımın miktarı belirlenmelidir. Gerçek yardım miktarının yeterli delillerle ispat edilemediği durumlarda hakim, takdir hakkını kullanarak yardım miktarını belirleyebilecektir. Bu belirlemede destek ile destek olunan kimse arasındaki yakınlığın derecesi, aralarındaki manevi bağ, davacıların yaşları, dahil oldukları sosyal ve ekonomik çevre, yaşam standartları, cinsiyetleri gibi bakım ilişkisine ve miktarına etkili olabilecek unsurlar da göz önünde bulundurulacaktır. Hayatın olağan akışı içinde, destek sayılan kimsenin baktığı kimselere gelirini belli paylara bölerek baktığı pek söylenemese de tazminat hesabında bir paylaştırma yapmak zorunlu hale gelmektedir.
Buna göre öncelikle gelirin tamamının, yardım görenlere tahsis olunmuş varsayılamayacağı, ölenin gelirinden bir bölümünü kendisine ayıracağı, bu tahsisten vazgeçilemeyeceği ve bu suretle yardımın (payların) geliri yutmaması ilkesi dikkate alınmalıdır. Ayrıca ölenin kendi geçim masraflarından artan miktarın tamamının (hiçbir tasarruf düşüncesine yer bırakmadan) destek görenlere dağıtıldığı da kabul olunamaz. Öte yandan, destek görecek kimselere ayrılacak miktar da, bunların ihtiyaçlarının toplamı kadar olmalıdır. Bunun dışında destekten yoksun kalanlardan bir kısmının davacı olup diğer kısmının davacı olmadığı durumda talepte bulunmayan destek görenlerin paylarının da hesaplamada gözönünde tutulması gerekmektedir. Ancak destek almaktan vefat, evlilik ya da destek alma ihtiyacının sona ermesi gibi nedenlerle çıkan kişinin payı diğer destek alanlara aktarılarak hesaplama yapılması gerekmektedir.
Eldeki davada, müteveffanın çocuğu ve eşi için destek tazminatına hükmedilmiştir. Destek payları hesaplanırken mirasçı olarak sadece davacıların hayatta olduğu varsayılarak hesaplama yapılması hatalı olup; olay tarihi itibariyle müteveffanın hayatta olan mirasçısı olup olmadığının araştırılması, halen yaşayıp yaşamadığı da tespit edilip vefat etti ise vefat tarihine kadar destek hesabında payı olduğu gözetilerek, destek tazminatı hesabı için ek rapor alınması gerekirken eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru olmamıştır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda (2.a), (2.b) ve (2.c) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, davalı …Ş.’nin diğer temyiz itirazlarının yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle reddine, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, 29/06/2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.
- AİHM Yalçınkaya kararı benzer davalar için emsal teşkil eder mi?
- İş kazasında zamanaşımı süresi 10 yıldır. Bedensel zararın gelişme gösterdiği durumlarda zamanaşımı, kesin maluliyetin tespit edildiği tarihten itibaren başlar.
- Başkasının Whatsapp profil resmini kaydetmek, verileri hukuka aykırı olarak ele geçirme suçunu oluşturur mu?
- Hisse devri sözleşmelerinden damga vergisi alınamaz.
- Whatsapp grup konuşmaları gizlilik içeren kişisel veri niteliğinde olduğundan, salt nasıl temin edildiği anlaşılamayan bu yazışmalara dayanılarak iş akdinin feshi haksızdır.