
Kısa aralıklarla, defalarca telefonla aramak ve mesaj göndermek.
- Kısa aralıklarla, defalarca telefonla aramak ve mesaj göndermek eyleminin (kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu) tek suç oluşturacağı.
- 1-Sanığın; kısa aralıklarla, defalarca telefonla aramak ve mesaj göndermek suretiyle yakınana yönelik kişilerin huzur ve sükununu bozma suçunu işlediği kabul edilmekle, suçun niteliği gereği, eylemlerin tek suç olacağı gözetilmeden 5237 sayılı TCK/43 maddesinin uygulanma koşulları oluşmadığı halde bu maddeye göre sanığın cezasınadan 1/4 oranında artırım yapılarak sanığa fazla ceza verilmesi…
Yargıtay 2. Ceza Dairesi
2011/21182 E. , 2013/410 K.
“İçtihat Metni”
Tebliğname No : 2 – 2009/273300
MAHKEMESİ : Sarayköy Sulh Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 19/03/2009
NUMARASI : 2008/150 (E) ve 2009/68 (K)
SUÇ : Basit tehdit, Kişilerin huzur ve sükununu bozma, Cinset taciz, Hakaret
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dosya içeriğine göre diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak;
1-Sanığın; kısa aralıklarla, defalarca telefonla aramak ve mesaj göndermek suretiyle yakınana yönelik kişilerin huzur ve sükununu bozma suçunu işlediği kabul edilmekle, suçun niteliği gereği, eylemlerin tek suç olacağı gözetilmeden 5237 sayılı TCK/43 maddesinin uygulanma koşulları oluşmadığı halde bu maddeye göre sanığın cezasınadan 1/4 oranında artırım yapılarak sanığa fazla ceza verilmesi,
2-5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımlar” başlıklı 50/1-f maddesi uyarınca, sanığa tayin edilen kısa süreli hürriyeti bağlayıcı ceza seçenek yaptırıma çevrilirken, cezanın bir katından anlaşılması gerekenin cezanın kendisi olduğu gözetilmeden, hakaret suçundan 1 ay 17 gün, basit, tehdit suçundan 1 ay 1 gün, kişilerin huzur ve sükununu bozma ve cinsel taciz suçundan 1 ay 17 gün yerine, 2 ay süreyle kamuda yararlı bir işte çalıştırma tedbirine karar verilmesi,
3- Kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımları düzenleyen 5237 sayılı TCK’nın 50/1-f maddesine göre, sanık hakkında belirlenen kısa süreli hapis cezalarının “kamuya yararlı bir işte çalıştırılmaya” çevrilmesine karar verilmesi ile yetinilmesi gerekirken, infazı kısıtlar şekilde “hizmetli kolunda çalıştırılmasına” karar verilmesi,
4-Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 03/02/2009 tarih ve 2008/11-250 2009/13 sayılı kararında da kabul edildiği gibi hükmün açıklanmasının geri
bırakılmasına karar verilmesinede dikkate alınacak zararın mahkemece yapılacak basit bir araştırma sonucu belirlenen maddi zarar olduğu, manevi zararı kapsamadığı, dosya içindeki bilgi ve belgelerin incelenmesinde katılanın sanığa yüklenen hakaret, kişilerin huzur ve belgelerin incelenmesinde katılanın sanığa yüklenen hakaret, kişilerin huzur ve sükunun bozma, basit tehdit ve cinsel taciz suçlarından doğan maddi bir zararının bulunmadığı ve sanığın daha önceden kasıtlı bir suçtan mahkumiyetinin bulunmadığının anlaşılması karşısında; sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları gözönünde bulundurularak yeniden suç işleyip işlemeyeceği hususundaki kanaat ile hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağı hususunun değerlendirilmesi gerekirken” müştekinin zararlarını gidermediği ” biçimindeki, yasal ve yeterli olmayan gerekçeyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın ve o yer Cumhuriyet Savcısınn temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı istem gibi BOZULMASINA, 17/01/2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi
Kişilerin Huzur ve Sükununu Bozma Suçu ve Zincirleme Suç Hükümleri
- Farklı zamanlarda ve birden çok kez müştekinin ev telefonunun aranması TCK’nın 123. maddesinde düzenlenen kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu olup zincirleme suç hükümlerinin uygulanma koşulları bulunmamaktadır.
- Sanığın, farklı zamanlarda ve birden çok kez müştekinin ev telefonunu araması şeklinde gerçekleştirdiği suça konu eylemlerinde, TCK’nın 123. maddesinde düzenlenen kişilerin huzur ve sükununu bozma suçunun “ısrar” öğesinin oluşması karşısında, zincirleme suç hükümlerinin uygulanma koşullarının bulunmadığı gözetilmeden,
- Aynı Kanun’un 43/1. maddesi tatbik edilerek fazla ceza belirlenmesi, ayrıca müştekinin cep ve ev telefonundan aranması eylemelerinden dolayı kişilerin huzur ve sükununu bozma suçundan iki ayrı hüküm kurulmuş ise de sanığın tüm davranışının müştekinin huzur ve sukununu bozma kastını taşıdığı ve bu nedenle, eylemlerinin tek suç oluşturduğu gözetilmeden, ayrı ayrı hükümler kurulmuş olması…
Karar İçeriği
Yargıtay 4. Ceza Dairesi
2017/5342 E. , 2020/15633 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Sulh Ceza Mahkemesi
SUÇLAR : Tehdit, hakaret, cinsel taciz, kişilerin huzur ve sükununu bozma
HÜKÜMLER : Beraat, mahkumiyet
Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
1-Sanığın müşteki …’a yönelik hakaret ve müşteki …’a yönelik cinsel taciz suçlarından dolayı kararda öngörülen cezaların nitelik ve niceliğine göre, verildiği tarih itibariyle hükümlerin temyiz edilemez olduğu anlaşıldığından, 5320 sayılı Kanunun 8/1 ve 1412 sayılı CMUK’nın 317. maddeleri uyarınca tebliğnameye uygun olarak o yer Cumhuriyet savcısı ve sanık …’nın TEMYİZ İSTEKLERİNİN REDDİNE,
2-Müşteki …’a yönelik tehdit, katılan … ile müştekiler …, … ve …’a yönelik tehdit ve hakaret ayrıca müşteki …’ye yönelik cinsel taciz suçlarından kurulan beraat hükümlerine yönelik temyizin incelemesinde;
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Zamanaşımının son kesme nedenini oluşturan sanık …’in savunmasının alındığı 06/02/2012 tarihine göre, 5237 sayılı TCK’nın 66/1-e maddesinde öngörülen 8 yıllık asli zamanaşımının inceleme tarihi itibarıyla gerçekleştiğinin anlaşılması,
Bozmayı gerektirmiş, o yer Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin açıklanan nedenle BOZULMASINA, bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 5271 sayılı CMK’nın 223/8. maddesi gereğince kamu davalarının DÜŞMESİNE,
3-Sanık hakkında müşteki …’a yönelik kişilerin huzur ve sükununu bozma suçlarından kurulan mahkumiyet hükümlerinin temyiz incelemesine gelince ;
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
a)Sanığın, farklı zamanlarda ve birden çok kez müştekinin ev telefonunu araması şeklinde gerçekleştirdiği suça konu eylemlerinde, TCK’nın 123. maddesinde düzenlenen kişilerin huzur ve sükununu bozma suçunun “ısrar” öğesinin oluşması karşısında, zincirleme suç hükümlerinin uygulanma koşullarının bulunmadığı gözetilmeden, aynı Kanun’un 43/1. maddesi tatbik edilerek fazla ceza belirlenmesi, ayrıca müştekinin cep ve ev telefonundan aranması eylemelerinden dolayı kişilerin huzur ve sükununu bozma suçundan iki ayrı hüküm kurulmuş ise de sanığın tüm davranışının müştekinin huzur ve sukununu bozma kastını taşıdığı ve bu nedenle, eylemlerinin tek suç oluşturduğu gözetilmeden, ayrı ayrı hükümler kurulmuş olması,
b)Sanığın tehdit suçundan beraat etmesi karşısında, TCK’nın 123/1. maddesindeki kişilerin huzur ve sükununu bozma suçunun CMK’nın 253/3. maddesi uyarınca uzlaşmaya tabi hale geldiği anlaşılmakla, aynı Kanun’un 253 ve 254. maddeleri uyarınca uzlaşma hükümlerinin uygulanması ve sonucuna göre sanığın hukuki durumunun bu kapsamda belirlenmesi gerektiğinde zorunluluk bulunması,
c)17.10.2019 gün ve 7188 sayılı Kanun’un 24. maddesi ile 5271 sayılı CMK’nın 251. maddesinde Basit Yargılama Usulü düzenlenmiştir.
Ancak bu düzenlemenin uygulanmasıyla ilgili olarak, 7188 sayılı Kanun’un 31. maddesiyle, 5271 sayılı CMK’ya eklenen geçici 5. maddenin (d) bendi ile; “01.01.2020 tarihi itibariyle kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda seri muhakeme usulü ile basit yargılama usulü uygulanmaz” hükmü getirilmiştir.
Konuyu somut norm denetimi yoluyla inceleyen Anayasa Mahkemesi (25.06.2020,2020/16,2020/33; R.G. 19.08.2020, sayı: 31218), sözü geçen geçici 5/d maddesindeki hükmün, “kovuşturma evresine geçilmiş” ibaresinin aynı bentte yer alan, “basit yargılama usulü” yönünden Anayasa’nın 38. maddesine aykırı görerek iptaline karar vermiştir.
Anayasa Mahkemesi kararında, hükme bağlanmış dosyalarla ilgili iptale karar verilmemiş ise de, 5271 sayılı Kanun’un 2/1-(f) maddesince hükme bağlanmış dosyalarla ilgili olarak kovuşturma evresinin kesinleşmeye kadar devam etmesi ve aynı Yasanın 251/3. maddesi gereği mahkumiyet hükmü verildiği takdirde sonuç cezadan dörtte bir indirim öngörülmesi, bu durumunda temyiz incelemesi devam eden dosyalar bakımından lehe düzenleme getirmesi karşısında,
Anayasa Mahkemesinin iptal kararında; sanık lehine getirilen, yeni düzenlemenin, 7188 sayılı Kanun’un 31. maddesi gereğince, 5271 sayılı sayılı CMK’ya eklenen geçici 5. maddesiyle “kovuşturma evresine geçilmiş” dosyalar bakımından uygulanması gerektiğine işaret edildiğinden, temyiz incelemesi yapılan ve 5271 sayılı CMK’nın 251/1. maddesi kapsamına giren suçlar yönünden; Anayasa’nın 38. maddesi ile 5237 sayılı TCK’nın 7 ve 5271 sayılı CMK’nın 251 vd. maddeleri gereğince yeniden değerlendirme yapılması zorunluluğu,
Bozmayı gerektirmiş, o yer Cumhuriyet savcısı ve sanık …’nın temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnameye uygun olarak HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 09/11/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Kişilerin Huzur ve Sükununu Bozma Suçu Uzlaşmaya Tabi midir?
- TCK’nın 123/1. maddesinde düzenlenen kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu CMK’nın 253/3. maddesi uyarınca uzlaşmaya tabidir.
- Dosyanın içerisinde bulunan TİB’den gelen yazı içeriklerinde, katılanın kullandığı telefona …. numaralı hattan çok sayıda mesaj atıldığı, hattın ise “….” kişi adına kayıtlı olduğunun tespit edilmesi ve sanığın savunmasında söz konusu hattı kullanmadığını ve bahsi geçen kişiyi tanımadığını belirtmesi karşısında; ilgili GSM şirketinden söz konusu hatta ilişkin abonelik sözleşmesi getirtilerek sanığın açık kimlik ve adres bilgilerinin tespit edilip tanık sıfatıyla dinlenilmesinden ve söz konusu hattın suç tarihi itibariyle fiili kullanıcısının kim olduğu hususunun araştırılmasından sonra sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdirinin gerektiği gözetilmeden, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
- Bozmaya uyularak yapılacak inceleme sonucunda, sanığın eylemi gerçekleştirdiğinin kabulü halinde ise; sanığın tehdit ve cinsel taciz suçlarından beraat etmesi karşısında, TCK’nın 123/1. maddesinde düzenlenen kişilerin huzur ve sükununu bozma suçunun CMK’nın 253/3. maddesi uyarınca uzlaşmaya tabi hale geldiği anlaşılmakla, aynı Kanunun 253 ve 254. maddeleri uyarınca kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu yönünden uzlaşma hükümlerinin uygulanması ve sonucuna göre sanığın hukuksal durumunun belirlenmesinde zorunluluk bulunması,
- Bozmayı gerektirmiş
Yargıtay 4. Ceza Dairesi
2015/8400 E. , 2019/11543 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Sulh Ceza Mahkemesi
SUÇLAR : Cinsel taciz, tehdit, kişilerin huzur ve sükununu bozma
HÜKÜMLER : Beraat
Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
A)Sanık hakkında cinsel taciz ve tehdit suçlarından kurulan hükümlerin incelenmesinde;
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre, söz konusu suçlara ilişkin katılanın beyanlarını destekleyen somut delil bulunmaması karşısında, Mahkemenin takdir ve gerekçesinde isabetsizlik görülmediğinden tebliğnamenin bu konudaki bozma düşüncesine iştirak edilmeyerek yapılan incelemede;
Eylemlere ve yükletilen suçlara yönelik katılan … vekilinin temyiz iddiaları yerinde görülmediğinden, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKÜMLERİN ONANMASINA,
B)Sanık hakkında kişilerin huzur ve sükununu bozma suçundan kurulan hükmün incelenmesinde;
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
1)Dosyanın içerisinde bulunan TİB’den gelen yazı içeriklerinde, katılanın kullandığı telefona …. numaralı hattan çok sayıda mesaj atıldığı, hattın ise “….” kişi adına kayıtlı olduğunun tespit edilmesi ve sanığın savunmasında söz konusu hattı kullanmadığını ve bahsi geçen kişiyi tanımadığını belirtmesi karşısında; ilgili GSM şirketinden söz konusu hatta ilişkin abonelik sözleşmesi getirtilerek sanığın açık kimlik ve adres bilgilerinin tespit edilip tanık sıfatıyla dinlenilmesinden ve söz konusu hattın suç tarihi itibariyle fiili kullanıcısının kim olduğu hususunun araştırılmasından sonra sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdirinin gerektiği gözetilmeden, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
2)Bozmaya uyularak yapılacak inceleme sonucunda, sanığın eylemi gerçekleştirdiğinin kabulü halinde ise; sanığın tehdit ve cinsel taciz suçlarından beraat etmesi karşısında, TCK’nın 123/1. maddesinde düzenlenen kişilerin huzur ve sükununu bozma suçunun CMK’nın 253/3. maddesi uyarınca uzlaşmaya tabi hale geldiği anlaşılmakla, aynı Kanunun 253 ve 254. maddeleri uyarınca kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu yönünden uzlaşma hükümlerinin uygulanması ve sonucuna göre sanığın hukuksal durumunun belirlenmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş ve katılan … vekilinin temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 24/06/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Kişilerin Huzur ve Sükununu Bozma Suçu ve Uzlaştırma
- 02.12.2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun’un 34. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK’nın 253. maddesi ve maddeye eklenen fıkraya göre uzlaştırma hükümlerinin yeniden düzenlenmesi, sanığa isnat edilen TCK’nın 106/1. maddesi kapsamındaki tehdit suçunun uzlaştırma kapsamında bulunması, kişilerin huzur ve sükununu bozma suçunun ise, suç tarihi itibariyle 5271 sayılı CMK’nın 253/3-son cümlesi uyarınca tehditle birlikte işlenmesi nedeniyle uzlaşma kapsamında bulunmadığının anlaşılması ve yeni düzenleme karşısında, kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu yönünden de uzlaştırma önerisinde bulunulmasının gerektiği anlaşılmış olmakla, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 2 ve 7. maddeleri de gözetilerek, uzlaştırma işlemi uygulanarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun bu kapsamda tekrar değerlendirilip belirlenmesinde zorunluluk bulunması,
Yargıtay 4. Ceza Dairesi
2017/830 E. , 2020/15243 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇLAR : Tehdit, kişilerin huzur ve sükununu bozma
HÜKÜMLER : Mahkumiyet, beraat
Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre, Ceza Genel Kurulu’nun 12/03/2013 gün ve 1515–202 ile 21/12/2010 gün ve 230–264 sayılı kararları başta olmak üzere birçok kararında açıkça vurgulandığı gibi, kesin nitelikteki hükümler ancak kesinlik sınırını aşar nitelikte yaptırım içermek şartıyla, suç vasfına yönelik ya da suç niteliği doğru belirlenmesine rağmen yanılgılı bir uygulama ile kesinlik sınırı içinde kalan cezaların verildiği hükümlere karşı yapılan aleyhe başvuru üzerine temyiz denetimine konu olabilecektir.Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında, Yerel Mahkemece sanık hakkında kişilerin huzur ve sükununu bozma suçundan 5237 sayılı Kanunun TCK 123/1, 62/1 ve 52/2 maddeleri gereğince doğrudan verilen 2.250 Türk lirası adli para cezası, karar tarihi de göz önünde bulundurulduğunda, 1412 sayılı CMUK’nın, 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi uyarınca yürürlükte bulunan 305. maddesi gereğince kesin nitelikte bulunmaktadır. Ancak TCK’nın 123/1. maddesinde hapis cezasının öngörüldüğü ve Yerel Mahkemece yanılgılı bir uygulama ile kesinlik sınırı içerisinde kalan doğrudan adli para cezasına hükmedilmiştir. Bu nedenle kişilerin huzur ve sükununu bozma suçuna ilişkin hükmün temyiz incelemesine tabi olduğu kabul edilerek dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede:
1-Tehdit suçu yönünden;
Sanığın mahkemede, telefonda ve mesajla iddianamedeki sözleri söylemiş olabileceğini ancak bu esnada alkollü olduğunu ne yaptığını bilmediğini beyan ettiği, çelişki nedeniyle sorulması üzerine de şimdiki beyanının doğru olduğunu, alkollü olduğundan kendini bilmeden bu şekilde davranmış olabileceğini beyan etmesi ve müştekin aynı zamanda olayın tek tanığı olması karşısında, müşteki usulünce dinlendikten sonra sözü edilen anlatımlar diğer tüm kanıtlarla birlikte tartışılıp sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerektiği gözetilmeden eksik inceleme ve yetersiz gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
2-(1) nolu bozma uyarınca tehdit suçunun oluştuğunun kabulü halinde ise her iki suç yönünden;
02/12/2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun’un 34. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK’nın 253. maddesi ve maddeye eklenen fıkraya göre uzlaştırma hükümlerinin yeniden düzenlenmesi, sanığa isnat edilen TCK’nın 106/1. maddesi kapsamındaki tehdit suçunun uzlaştırma kapsamında bulunması, kişilerin huzur ve sükununu bozma suçunun ise, suç tarihi itibariyle 5271 sayılı CMK’nın 253/3-son cümlesi uyarınca tehditle birlikte işlenmesi nedeniyle uzlaşma kapsamında bulunmadığının anlaşılması ve yeni düzenleme karşısında, kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu yönünden de uzlaştırma önerisinde bulunulmasının gerektiği anlaşılmış olmakla, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 2 ve 7. maddeleri de gözetilerek, uzlaştırma işlemi uygulanarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun bu kapsamda tekrar değerlendirilip belirlenmesinde zorunluluk bulunması,
3-Uzlaşmanın sağlanamaması halinde ise her iki suç yönünden;
a-TCK’nın 123/1. maddesinde yaptırım olarak hapis cezası öngörülmesine karşın, doğrudan adli para cezasına hükmedilmesi,
b-6545 sayılı Kanun’un 72. maddesiyle, CMK’nın 231/8. maddesinde yapılan değişikliğin suç tarihi itibariyle yürürlükte olmaması ve CMK’nın 231. maddesinin uygulanmasına engel mahkumiyeti bulunmayan sanığın, kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları gözönünde bulundurularak, yeniden suç işleyip işlemeyeceği konusunda bir değerlendirme yapılıp, sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, “sanığın sabıkalı olması nedeniyle koşulları bu nedenle oluşmadığından CMK 231 maddesinin uygulanmasına takdiren yer olmadığına” şeklindeki gerekçeyle, anılan Kanun maddesinin uygulanmamasına karar verilmesi,
c-17.10.2019 gün ve 7188 sayılı Kanun’un 24. maddesi ile 5271 sayılı CMK’nın 251. maddesinde Basit Yargılama Usulü düzenlenmiştir.
Ancak bu düzenlemenin uygulanmasıyla ilgili olarak, 7188 sayılı Kanun’un 31. maddesiyle, 5271 sayılı CMK’ya eklenen geçici 5. maddenin (d) bendi ile; “01.01.2020 tarihi itibariyle kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda seri muhakeme usulü ile basit yargılama usulü uygulanmaz” hükmü getirilmiştir.
Konuyu somut norm denetimi yoluyla inceleyen Anayasa Mahkemesi (25.06.2020, 2020/16, 2020/33; R.G. 19.08.2020, Sayı:31218), sözü geçen geçici 5/d maddesindeki hükmün, “kovuşturma evresine geçilmiş” ibaresinin aynı bentte yer alan, “basit yargılama usulü” yönünden Anayasa’nın 38. maddesine aykırı görerek iptaline karar vermiştir.
Anayasa Mahkemesi kararında, hükme bağlanmış dosyalarla ilgili iptale karar verilmemiş ise de, 5271 sayılı Kanun’un 2/1-(f) maddesince hükme bağlanmış dosyalarla ilgili olarak kovuşturma evresinin kesinleşmeye kadar devam etmesi ve aynı Yasanın 251/3. maddesi gereği mahkumiyet hükmü verildiği takdirde sonuç cezadan dörtte bir indirim öngörülmesi, bu durumunda temyiz incelemesi devam eden dosyalar bakımından lehe düzenleme getirmesi karşısında,
Anayasa Mahkemesinin iptal kararında; sanık lehine getirilen, yeni düzenlemenin, 7188 sayılı Kanun’un 31. maddesi gereğince, 5271 sayılı sayılı CMK’ya eklenen geçici 5. maddesiyle “kovuşturma evresine geçilmiş” dosyalar bakımından uygulanması gerektiğine işaret edildiğinden, temyiz incelemesi yapılan ve 5271 sayılı CMK’nın 251/1 maddesi kapsamına giren suçlar yönünden; Anayasa’nın 38. maddesi ile 5237 sayılı TCK’nın 7 ve 5271 sayılı CMK’nın 251 vd. maddeleri gereğince yeniden değerlendirme yapılması zorunluluğu,
Bozmayı gerektirdiğinden, o yer Cumhuriyet savcısının temyiz nedenleri yerinde görülmekte, tebliğnameye uygun olarak HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayıp sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 04/11/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Hükme iştirak eden üye …’un, 26.12.2020 tarihinde vefat etmesi nedeniyle imza eksikliğinin giderilemediğine dair 5271 sayılı CMK’nın 232/5. maddesine istinaden düşülen iş bu şerhin altı imzalanmıştır.
- Kira Fark Alacağına İlişkin Alacak Davası; Tarafların Özgür İradeleri ile Kararlaştırdıkları Kira Sözleşmesimdeki Artış Kartına İlişkin Hükümlerin Uygulanması Gerektiği…
- AİHM temyiz mahkemesi olmayıp kural olarak delil değerlendirmesi yapamaz. Ancak “keyfilik” ve “açık hata” AİHM’in temyiz mahkemesi olmama kuralının istisnalarıdır.
- AİHM, Yalçınkaya Kararını Açıkladı.
- Mahpusların haberleşme hürriyeti
- AİHM; tutuklunun mektuplarının taranarak UYAP’a kaydedilmesi Özel ve Aile Hayatı’nın ihlalidir.