
- Mütemmim Cüz-Eklenti-Ana Taşınmazın Ekonomik Amacına Özgüleme-Haciz
- ÖZET;
- ➡️ TMK’nun 684. maddesi hükmüne göre, mütemmim cüz niteliğindeki şeyler, bütünden ayrı haczedilemez. Kural olarak eklentinin, taşınmazdan ayrı olarak haczi mümkündür. Yani alacaklılar, ana taşınmazı satmadan, binada bulunan eklenti niteliğindeki malları ayrı ayrı haczettirebilir ve sattırabilirler. Zira, eklentinin, taşınmaz yok edilmeden, zarara uğratılmadan veya yapısı değiştirilmeden ondan ayrılması mümkündür.
- ➡️ İrdelenmesi gereken bir başka husus da, gerçekte eklenti niteliğinde olduğu tespit edilen mahcuzların, İİK’nun 83/c maddesi gereğince ipotek akit tablosunda yer alması halinde taşınmazdan ayrı hacizlerinin mümkün olmadığıdır. Bir başka anlatımla bu maddenin uygulanabilmesi için, mahcuzun ipotek akit tablosunda yazılı olması yetmez. TMK’nun 686. maddesinde tarif edilen şekilde eklenti niteliğini taşıması da zorunludur.
- ➡️ Reklam Turizm San. ve Tic. A.Ş. tarafından borçlu … Tekstil San. ve Tic. A.Ş. aleyhine başlatılan genel haciz yolu ile ilamsız takipte, … haciz tutanağında fabrikanın gezildiği, 600 adet dokuma tarağının haczedilerek muhafaza altına alındığı ve yediemin deposuna götürüldüğünün belirtildiği, şikâyetçi üçüncü kişi vekilinin icra mahkemesine başvurarak hacze konu menkullerin mütemmim cüz/teferruat niteliğinde olduğundan müvekkili bankanın ipoteği kapsamında olduğunu, menkullerin taşınmazlardan ayrı olarak haczinin ve satışının mümkün olmadığını ileri sürerek 600 adet dokuma tarağı üzerindeki haczin kaldırılmasını talep ettiği, icra mahkemesince dokuma taraklarının bulunduğu yediemin deposunda keşif yapılarak, alınan bilirkişi raporuna göre hüküm kurulduğu görülmektedir.
- ➡️ Haczedilen taşınır malın teferruat olup olmadığının tespiti için, asıl şey ile taşınmaz arasında dışarıdan görülüp anlaşılabilecek bir bağlılığın olup olmadığı, asıl şeyin ekonomik amacına özgüleme unsurunun bulunup bulunmadığının belirlenmesi gerekir. Dolayısıyla şikâyet konusu dokuma tarakları ile ana taşınmaz arasında dışarıdan görülüp anlaşılabilecek bir bağlılığın olup olmadığının, ana taşınmazın ekonomik amacına özgüleme unsurunun bulunup bulunmadığının belirlenmesi bakımından haczin yapıldığı fabrikada bulunan dokuma makinaları üzerinde keşif ve bilirkişi incelemesi yapılarak, oluşacak sonuca göre mahkemece şikâyet konusu dokuma taraklarının teferruat niteliğinde olup olmadığının tespiti gerekir.
Hukuk Genel Kurulu
2018/15 E. , 2022/50 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “şikâyet” isteminden dolayı yapılan inceleme sonunda, … İcra (Hukuk) Mahkemesince verilen şikâyetin reddine ilişkin karar şikâyetçi üçüncü kişi vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına direnilmiştir.
2. Direnme kararı şikâyetçi üçüncü kişi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. İNCELEME SÜRECİ
Üçüncü Kişi İstemi:
4. Üçüncü kişi vekili şikâyet dilekçesinde; müvekkili bankanın dava (şikâyet ve takip) dışı … İnş. ve San. A.Ş.’den olan alacaklarının teminatı olmak üzere … ili, … ilçesi, … Köyü, 27638 ada 1 parselde kayıtlı taşınmaz üzerine 03.09.2008 tarihli, aynı yerde 27637 ada 1 parselde kayıtlı taşınmaz üzerine 25.10.2011 tarihli, … ili, … ilçesi, … Köyü 5217 ada 4 parselde kayıtlı taşınmaz üzerine 23.02.2009 tarihli ipotek tesis edildiğini, ipotek kapsamında bulunan 600 adet dokuma tarağının … İcra Müdürlüğünün 2014/11362 E. sayılı dosyasında 19.11.2014 tarihinde haczedildiğini, hacze konu menkullerin mütemmim cüz/teferruat niteliğinde olduğundan müvekkili bankanın ipoteği kapsamında olduğunu, menkullerin taşınmazlardan ayrı olarak haczinin ve satışının mümkün olmadığını ileri sürerek 600 adet dokuma tarağı üzerindeki haczin kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Alacaklı Cevabı:
5. Alacaklı vekili; yazılı beyanda bulunmamış, duruşmadaki beyanında şikâyetin reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
6. … İcra (Hukuk) Mahkemesinin 29.04.2015 tarihli ve 2014/1306 E., 2015/367 K. sayılı kararı ile; re’sen seçilen bilirkişi ve mahkeme heyeti ile birlikte mahallinde keşif yapıldığı, bilirkişi tarafından dosyaya sunulan gerekçeli raporda dokuma makinası parçalarından olan hacizli dokuma taraklarının piyasada ayrı olarak da satılabildiği, geri kalan makinaların artı değer olduğu ve dokuma makinalarına dışarıdan dokuma tarağı satın alınmak suretiyle dokuma makinalarında kullanılmasının mümkün olduğu, bina içinde montajlı ve kullanılan dokuma makinalarının yedek parçalarından olan dokuma taraklarının bina ile ilgisinin bulunmadığının bildirildiği, bilirkişi raporunun hüküm kurmaya elverişli olduğu, haczedilen dokuma taraklarının ipotekli taşınmazın mütemmim cüzü ve/veya teferruatı olmadığının anlaşıldığı gerekçesi ile şikâyetin reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde şikâyetçi üçüncü kişi vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay 12. Hukuk Dairesince 24.12.2015 tarihli ve 2015/21505 E., 2015/32840 K. sayılı kararı ile;
“…Şikâyetçi 3. kişi … Bankası A.Ş. vekilinin icra mahkemesine yaptığı başvuru, haczedilen 600 adet dokuma tarağının, banka lehine ipotekli bulunan fabrikanın mütemmim cüz’ü ve teferruatı olup taşınmazdan ayrı haczedilemeyeceği nedeniyle haczin kaldırılması istemine ilişkin olup, başvuru bu hali ile İİK’nun 83/c maddesine dayalı haczedilmezlik şikâyetidir.
TMK’nun 684. maddesi hükmüne göre, mütemmim cüz niteliğindeki şeyler, bütünden ayrı haczedilemez. Kural olarak eklentinin, taşınmazdan ayrı olarak haczi mümkündür. Yani alacaklılar, ana taşınmazı satmadan, binada bulunan eklenti niteliğindeki malları ayrı ayrı haczettirebilir ve sattırabilirler. Zira, eklentinin, taşınmaz yok edilmeden, zarara uğratılmadan veya yapısı değiştirilmeden ondan ayrılması mümkündür.
İrdelenmesi gereken bir başka husus da, gerçekte eklenti niteliğinde olduğu tespit edilen mahcuzların, İİK’nun 83/c maddesi gereğince ipotek akit tablosunda yer alması halinde taşınmazdan ayrı hacizlerinin mümkün olmadığıdır. Bir başka anlatımla bu maddenin uygulanabilmesi için, mahcuzun ipotek akit tablosunda yazılı olması yetmez. TMK’nun 686. maddesinde tarif edilen şekilde eklenti niteliğini taşıması da zorunludur.
Ayrıca ipotek akit tablosunda yazılı olmasa dahi, TMK’nun 862. maddesi uyarınca da rehnin, taşınmazı, bütünleyici parçaları ve eklentileri ile birlikte yükümlü kılacağı ve taşınmazın haczi, onun bütünleyici parçalarını (TMK m.684) ve eklentilerini de (TMK.m.686) kapsayacağından, bu madde uyarınca da bütünleyici parça ve eklentilerinin haczi mümkün değildir. Bu maddenin uygulanabilmesi için, haczedilen malların, yasa maddelerinde gösterildiği şekilde bütünleyici parça ve eklenti olduklarının belirlenmesi gerekli ve yeterlidir.
Somut olayda, şikâyet konusu dokuma taraklarının bulunduğu yediemin deposunda keşif yapılıp, haciz konusu menkullerin teferruat olup olmadığı tam olarak tespit edilmeden sonuca gidildiği görülmektedir.
Bu durumda mahkemece, yukarıda açıklanan yasa maddeleri ve ilkeler ışığında, dokuma taraklarının haczinin gerçekleştirildiği fabrikada keşif ve bilirkişi incelemesi yapılmak suretiyle, haczedilmezlik şikâyetine konu dokuma taraklarının teferruat niteliğinde olup olmadığının tespiti ile sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. … İcra (Hukuk) Mahkemesinin 01.06.2016 tarihli ve 2016/269 E., 2016/532 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçe tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde şikâyetçi üçüncü kişi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; dokuma taraklarının haczinin gerçekleştirildiği fabrikada keşif ve bilirkişi incelemesi yapılarak haczedilmezlik şikâyetine konu dokuma taraklarının teferruat niteliğinde olup olmadığının tespitinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
12. Uyuşmazlığın çözümü için bütünleyici parça ve eklentinin açıklanmasında fayda vardır.
13. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) bütünleyici parça başlıklı 684. maddesinin 1. fıkrasına göre “Bir şeye malik olan kimse, o şeyin bütünleyici parçalarına da malik olur”. Bütünleyici parçalar bağımsız eşya vasfı taşımadıkları için ayrı bir ayni hak konusunu oluşturmazlar.
14. Bütünleyici parça (mütemmim cüz) yerel âdetlere göre asıl şeyin (taşınmazın) temel unsuru olduğu ve o şey yok edilmedikçe, zarara uğratılmadıkça veya yapısı değiştirilmedikçe ondan ayrılmasına olanak bulunmadığı (TMK m. 684) için taşınmazdan ayrı (bağımsız) olarak haczedilemez (Kuru, Baki: İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Ankara 2013, s. 440).
15. Eklenti ise TMK’nın 686. maddesinin 2. fıkrasında “…asıl şey malikinin anlaşılabilen arzusuna veya yerel âdetlere göre, işletilmesi, korunması veya yarar sağlaması için asıl şeye sürekli olarak özgülenen ve kullanılmasında birleştirme, takma veya başka bir biçimde asıl şeye bağlı kılınan taşınır maldır” şeklinde tanımlanmaktadır.
16. Eklenti (teferruat) asıl şeyden ayrılması mümkün olduğundan kural olarak eklentilerin taşınmazdan ayrılması mümkündür. Eklenti asıl şeyden bağımsız bir hukukî varlık olarak ayni bir hak konusudur. Bu nedenle eklentinin asıl şeyden ayrı olarak devredilmesinde veya haczedilmesinde hukukî bir engel yoktur. Ancak İİK’nın 83/c maddesi;
“Taşınmaz rehni ipotek akit tablosunda sayılı bulunan eklenti taşınmazdan ayrı olarak haczedilemez.
Türk Medeni Kanunu’nun 862 nci maddesi hükmü saklıdır” şeklinde düzenlenmiştir.
17. İcra ve İflas Kanunu’nun 83/c maddesinin uygulanabilmesi için mahcuzun ipotek akit tablosunda yazılı olması yetmez. TMK’nın 686. maddesinde tarif edilen şekilde eklenti niteliğini taşıması da zorunludur. Ayrıca ipotek akit tablosunda yazılı olmasa dahi, TMK’nın 862. maddesi uyarınca rehin, taşınmazı bütünleyici parçaları ve eklentileri ile birlikte yükümlü kılacağı ve taşınmazın haczi, onun bütünleyici parçalarını (TMK m. 684) ve eklentilerini de (TMK m.686) kapsayacağından bütünleyici parça ve eklentilerinin haczi mümkün değildir. İİK’nın 83/c maddesinin uygulanabilmesi için haczedilen malların, TMK’da düzenlendiği şekilde bütünleyici parça ve eklenti olduklarının belirlenmesi gerekli ve yeterlidir.
18. Türk Medeni Kanunu’nun 686. maddesinin 2. fıkrasına göre bir şeyin eklenti sayılabilmesi için üç unsur gereklidir: Birincisi, ancak bir taşınır mal eklenti olabilir. İkincisi, eklenti ile asıl şey arasında dışarıdan görülüp anlaşılabilecek bir bağlılık olmalıdır. TMK’nın 686. maddesinin 2. fıkrasında bu bağlılığın birleştirme, takma veya başka bir biçimde asıl şeye bağlı kılınma şeklinde olacağı ifade edilmiştir. Bu bağlılığın maddi bir bağlılık biçiminde olması gerekmez. Bu bağlılığın bütünleyici parçada olduğu kadar sıkı olması da gerekmez. Bu bağlılık eklentinin asıl şeyin ekonomi amacına hizmet etmesi ve bunun üçüncü kişiler tarafından anlaşılabilmesidir. Anılan maddenin 3. fıkrasında eklentinin asıl şeyden geçici olarak ayrılmakla bu niteliğini kaybetmeyeceği de belirtilmiştir. Üçüncüsü ise; özgüleme amacıdır. Bir taşınır malın asıl şeyin eklentisi sayılabilmesi için, asıl şeyin işletilmesini, korunmasını veya ondan yaralanılmasını sağlamak üzere onun ekonomik amacına sürekli bir biçimde özgülenmiş olması gerekir. Bir malın diğer şeyin ekonomik amacına özgülendiği ya malikin açık arzusundan ya da yerel âdetlerden anlaşılmalıdır. Bir malın diğerinin ekonomik amacına özgülenmesi konusunda Tapu Sicil Tüzüğü’nün 53. maddesine göre tapu kütüğünün beyanlar sütununa yapılan kayıt malikin özgüleme arzusunu gösterir ve beyanlar sütununda eklenti olarak gösterilen şeylerin eklenti sayılmasına ilişkin bir karine teşkil eder (TMK m. 862/II). Ancak beyanlar sütununa yapılan kayıt eklenti için aranan diğer bütün unsurlar bulunmadıkça bir malın eklenti niteliği taşımasını sağlamayacağı gibi taşınır mal tapu kütüğünün beyanlar sütununa eklenti niteliğinde olarak kaydedilmese dahi yerel âdetlere göre özgüleme unsurunun ve diğer unsurların bulunması durumunda eklenti niteliğinde olur.
19. Türk Medeni Kanunu’nun 687. maddesinde belirtilen durumlarda özgüleme amacı bulunmadığından eklenti niteliğinin olmayacağı ifade edilmiştir; “… Asıl şeye zilyet olan kimsenin sadece geçici olarak kullanması veya tüketmesi için özgülenen ya da asıl şeyin özel niteliği ile herhangi bir ilişkisi bulunmadan sadece korunmak, satılmak veya kiraya verilmek üzere onunla birleştirilen şeyler eklenti sayılmaz…”.
20. Türk Medeni Kanunu’nun 862. maddesi ise;
“… Rehin, taşınmazı bütünleyici parçaları ve eklentileri ile birlikte yükümlü kılar.
Rehnin kuruluşu sırasında makine, otel döşeme eşyası gibi açıkça eklenti olarak gösterilen ve tapu kütüğünde beyanlar sütununa yazılan şeyler, kanuna göre bu nitelikte olamayacakları ispat edilmedikçe eklenti sayılır.
Üçüncü kişilerin eklentiler üzerindeki hakları saklıdır…” hükmünü içermektedir.
21. Bu düzenlemeye göre rehin, taşınmazı bütünleyici parça ve eklentileriyle birlikte yükümlü kılar. Maddenin 2. fıkrasında tapu kütüğünün beyanlar sütununa yapılacak kaydın eklenti bakımından bir karine meydana getireceği belirtilmiştir. Bu hükme göre taşınmazın eklentisi durumunda olan taşınır mal tapu kütüğünde beyanlar sütununa kaydedilmese de rehin kapsamına girer. Diğer taraftan yukarıda belirtildiği gibi beyanlar sütununa kaydedilmiş bir taşınır mal yasada sayılı bulunan diğer unsurları taşımaması durumunda eklenti niteliğinde olamayacağından bu kaydın tek başına bir değeri de yoktur. Dolayısıyla beyanlar sütunundaki eklentiye ilişkin kayıt sadece aksi ispatlanabilecek bir karine oluşturur.
22. İpotek alacaklısı, haczedilen şey ipotekli taşınmazın bütünleyici parçası niteliğinde ise TMK’nın 684. maddesi hükmüne göre veya eklenti niteliğinde ise İİK’nın 83/c maddesi hükmüne göre taşınmazdan ayrı haczedilemeyeceğini şikâyet yolu ile ileri sürebilir.
23. İcra mahkemesi, şikâyeti incelerken bilirkişiye başvurabilir ve gerekli ise keşif yapabilir. HMK’nın “Bilirkişiye başvurulmasını gerektiren hâller” başlıklı 266. maddesinin 1. fıkrası; “Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Ancak genel bilgi veya tecrübeyle ya da hâkimlik mesleğinin gerektirdiği hukukî bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz. Hukuk öğrenimi görmüş kişiler, hukuk alanı dışında ayrı bir uzmanlığa sahip olduğunu belgelendirmedikçe, bilirkişi olarak görevlendirilemez.” düzenlemesini içermektedir. Benzer bir düzenleme 24.11.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6754 sayılı Bilirkişilik Kanunu’nun 3. maddesinin 3. fıkrasında yer almaktadır.
24. Somut olayda; alacaklı … Reklam Turizm San. ve Tic. A.Ş. tarafından borçlu … Tekstil San. ve Tic. A.Ş. aleyhine başlatılan genel haciz yolu ile ilamsız takipte, … adresinde 19.11.2014 tarihinde haciz işlemi yapıldığı, haciz tutanağında fabrikanın gezildiği, 600 adet dokuma tarağının haczedilerek muhafaza altına alındığı ve yediemin deposuna götürüldüğünün belirtildiği, şikâyetçi üçüncü kişi vekilinin icra mahkemesine başvurarak hacze konu menkullerin mütemmim cüz/teferruat niteliğinde olduğundan müvekkili bankanın ipoteği kapsamında olduğunu, menkullerin taşınmazlardan ayrı olarak haczinin ve satışının mümkün olmadığını ileri sürerek 600 adet dokuma tarağı üzerindeki haczin kaldırılmasını talep ettiği, icra mahkemesince dokuma taraklarının bulunduğu yediemin deposunda keşif yapılarak, alınan bilirkişi raporuna göre hüküm kurulduğu görülmektedir.
25. Haczedilen taşınır malın teferruat olup olmadığının tespiti için, asıl şey ile taşınmaz arasında dışarıdan görülüp anlaşılabilecek bir bağlılığın olup olmadığı, asıl şeyin ekonomik amacına özgüleme unsurunun bulunup bulunmadığının belirlenmesi gerekir. Dolayısıyla şikâyet konusu dokuma tarakları ile ana taşınmaz arasında dışarıdan görülüp anlaşılabilecek bir bağlılığın olup olmadığının, ana taşınmazın ekonomik amacına özgüleme unsurunun bulunup bulunmadığının belirlenmesi bakımından haczin yapıldığı fabrikada bulunan dokuma makinaları üzerinde keşif ve bilirkişi incelemesi yapılarak, oluşacak sonuca göre mahkemece şikâyet konusu dokuma taraklarının teferruat niteliğinde olup olmadığının tespiti gerekir.
26. Hâl böyle olunca; mahkemece, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
27. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Şikâyetçi üçüncü kişi vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’na 5311 sayılı Kanun’un 29. maddesi ile eklenen Geçici 7. maddesinin göndermesi ile uygulanması gereken İİK’nın 366/III. maddesi uyarınca kararın tebliğden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25.01.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.