Resmi gazetenin bugünkü (15.09.2023) sayısında yayınlanan kararlar ile Anayasa mahkemesi sadece birkaç kanun maddesini iptal etmedi.
- Her şeyden önce bir kere daha hukuk devleti vurgusu yapmış oldu.
- Kanunların da hukuka aykırı olabileceği hatırlatması yaptı.
- Hukukta niceliğin değil niteliğin önemli olduğunun altını çizdi.
- Bazen sıradan bir vatandaşın ve/veya hakimin de isterse neler yapabileceğini, neleri değiştirebileceğini gösterdi.
- Değil bir yasa bazen bir cümle hatta bir kelimenin ne kadar mühim sonuçlar yaratabileceğini göstermiş oldu.
Bugün öğreniyoruz ki bugüne kadar yürürlükte olan ve bu nedenle de mahkemelerce dayanak yapılarak üzerlerine hüküm bina edilen bu kanun maddeleri aslında anayasaya dolayısıyla da hukuka aykırıymışlar.
Anayasa Mahkemesi iptal kararları geriye yürümüyor. Bu nedenle söz konusu maddelerden dolayı hak kaybına uğrayan insanlar için bu yeni durum bir anlam ifade etmiyor. Diğer bir deyişle bu durum bir yeniden yargılama sebebi olmadığı gibi tazminat talep hakkı da vermiyor. Amiyane tabirle ‘bir bardak su’.
Buradan herkes kendince ders çıkarmalı. Mesela hukuk fakültelerinde birinci sınıfta okutulan anayasa hukuku dersinin üzerinde daha fazla durulmalı belki kapsamı itibariyle bölümlere ayrılarak tüm sınıflara anayasa dersi konulmalı.
Hak (arama) bilinci ana sınıfından itibaren aşılanmalı.
Hâkimler için bu konuda süreklilik arzeden eğitimler düzenlenmeli hatta mesleğe girişte kıstaslardan biri olmalı.
Barolar Birliği ve barolar avukatların staj eğitimiyle başlayıp meslek hayatları boyunca devam edecek seminer planlamaları yapmalılar…
Bu konuda siz ne düşünüyorsunuz?
