Gündem
Anasayfa » YARGITAY KARARLARI » Hazinece, özel kanunlara göre değişmez ve genişlemeye müsait olmayan sınırlarla miktar üzerinden satılan, tahsis veya parasız dağıtılan taşınmaz mallarda çıkan fazlalık, on yıl geçmiş ise, miktarına bakılmaksızın kayıt sahibi adına tespit edilir.

Hazinece, özel kanunlara göre değişmez ve genişlemeye müsait olmayan sınırlarla miktar üzerinden satılan, tahsis veya parasız dağıtılan taşınmaz mallarda çıkan fazlalık, on yıl geçmiş ise, miktarına bakılmaksızın kayıt sahibi adına tespit edilir.

  • ÖZET:
  • Türk Medeni Kanununun 1012 madde hükmü “Bir taşınmazın eklentileri, malikin istemi üzerine kütükteki beyanlar sütununa yazılır. Bu kaydın terkini, kütükte hak sahibi görünen bütün ilgililerin rızasına bağlıdır. Taşınmaz mülkiyetine ilişkin kamu hukuku kısıtlamalarının beyanlar sütununa yazılması ve bu sütuna yazılabilecek diğer hususlar tüzükle belirlenir. Özel kanun hükümleri saklıdır” şeklindedir. Yasanın sözü edilen bu hükmü uyarınca genellikle tapu kütüğüne yazılarak alenileştirilmesinde fayda umulan hukuki ilişki ve fiili durum şeklinde tarif edilen her beyanın tapu kütüğünün beyanlar hanesinde gösterebilme olanağı yoktur. Başka bir anlatımla, tapu kütüğünün beyanlar hanesine “beyanda” bulunulabilmesi için ya Medeni Kanunda bir hüküm olması, veya özel kanunlarda bu konuda bir hükme yer verilmesi, yahut Tapu Sicil Tüzüğünde bir düzenleme yapılmış olması gerekir.
  • Türk Medeni Kanunun 1012. maddesine göre, bir taşınmazın eklentilerinin malikin istemi üzerine kütükteki beyanlar sütununa yazılması mümkündür. Önceki Medeni Kanundaki teferruat deyiminin karşılığı olarak yeni Medeni Kanunda kullanılan eklentiden maksat; asıl şey malikinin anlaşılabilen arzusuna veya yerel adetlere göre işletilmesi, korunması veya yarar sağlaması için asıl şeye sürekli olarak özgülenen ve kullanımda birleştirme, takma veya başka bir biçimde asıl şeye bağlı kılınan taşınır maldır. (Medeni Kanunun m.856) Türk Medeni Kanunu uyarınca beyanlar sütununda gösterilebilecek diğer haklar ise, yasanın 748. maddesinde sözü edilen geçit haklarından sürekli olanlar, 755 maddedeki toprağın iyileştirilmesi işlemi yapılmak üzere taşınmaz maliklerinin alacakları kararlar, 710. maddedeki yetkili makamlarca belirlenmiş taşınmazın heyelan bölgesinde kaldığına dair beyanlardır.
  • Tapu Sicil Tüzüğünün 60. maddesi hükmünce kütüğün beyanlar sütununa ancak mevzuatın yazılmasını öngördüğü hususlar yazılabilir. Az yukarıdaki bölümlerde gerek Türk Medeni Kanunun ve gerekse özel kanunların beyanlar sütununa nelerin yazımına cevaz verdiğinden söz edilmiştir. Tapu Sicil Tüzüğünün 61. maddesi uyarınca teferruatın mülkiyet hakkı sahibinin yazılı talebi üzerine beyanlar sütununda belirtilmesi olanaklıdır. Tüzüğün 62. maddesi Türk Medeni Kanununun taşınmaz mal sicilleri ile ilgili hükümlerine göre kurulmaları artık mümkün olmayan ayni hakların, 63. madde medeni hakların kısıtlanmasına ilişkin mahkeme kararlarının, 64. madde ise, işçi ve yüklenicinin işe başlama tarihi, inşaat ile ilgili sözleşmenin kütüğün beyanlar sütununda gösterilmesine olanak sağlamaktadır. Medeni Kanunda sözü edilen özel yasa hükümleri ve Tapu Sicil Tüzüğünün 60. maddesindeki düzenlemeden anlaşılan mevzuat hükümleri incelendiğinde, beyanlar sütununda nelerin yer alacağı aşağıdaki şekilde saptanmıştır.
  • 3402 sayılı Kadastro Kanununun 13/c maddesi uyarınca, taşınmazın tahdit ve tespiti yapılırken malikin ölü olduğu anlaşılır ve mirasçıları belirlenemezse, malik adına tespit yapılır ve malikin ölü olduğu beyanlar sütununda belirtilir. Yine aynı yasanın 19/Il. maddesine göre, taşınmaz mal üzerinde paydaşlardan birisine veya üçüncü kişiye ait muhtesat var ise bu hususta beyanlar sütununa yazılır. 41. madde uyarınca yapılan düzeltmelerde beyanlar sütununda gösterilecek bir diğer husustur.
  • 21 Mart 1995 tarihli Tapulama ve Kadastro Paftalarının Yenileme Yönetmeliğin 11. maddesine göre yenilemeye tabi olacak taşınmazların beyanlar sütununa yenilemeye tabi olduğu yazılır. Yenileme işlemleri yapıldıktan sonra askı ilanı süresinde kadastro mahkemesine dava açıldığında da beyanlar sütununa yenileme sebebiyle dayalı olduğu belirtilir.
  • 3194 sayılı İmar Kanununun 11. maddesi uyarınca umumi hizmetlere ayrılan, 18. maddesine göre imar düzenlemesine alınan, imar planına göre tescile tabi olan, imar sebebiyle sayfası kapatılan ve malik hanesi açık olan taşınmazların anılan nitelikleri beyanlar hanesinde gösterilir. Oluşan imar parselleri üzerine kadastro parselinde bulunana beyanlar da aktarılır. Yine imar sırasında uygulanan kat mülkiyeti ve imar parseli üzerindeki binaların sahipleri ve parsel üzerindeki geçici yapılarda beyanlarda yer alır.
  • 3083 sayılı Kanun 13. maddesindeki sulama alanlarında kalan taşınmazlar ve bu kanunun uygulanmasına ilişkin yönetmeliğin 24. maddesi uyarınca toplulaştırmaya alınan taşınmazlar beyanlar hanesinde belirtilir.
  • 3402 sayılı Yasanın “Kayıt ve belgelerin kapsamını tayin” başlıklı 20. maddesinin D bendinde de “Hazinece, özel kanunlar hükümlerine göre değişmez ve genişlemeye müsait olmayan sınırlarla miktar üzerinden satılan, tefviz veya tahsis veya parasız dağıtılan taşınmaz mallarda çıkan fazlalık, taşınmaz malla birlikte satış, tefviz, tahsis ve dağıtım tarihinden itibaren on yıl geçmiş ise, miktarına bakılmaksızın kayıt sahibi adına tespit edilir.” hükmü yer almaktadır.
  • Anılan yasal düzenlemeler ve kadastro yasaları tasfiye niteliğinde olup bir defaya mahsus uygulanıp, tutanakların kesinleşmesinden sonra ise Medeni Kanununun hükümleri uygulama alanına girer (İhsan Özmen-Halim Çorbalı, 3402 sayılı Kadastro Kanunu Şerhi 1995 …, s.1322)


Yargıtay 7. Hukuk Dairesi        

 2021/335 E.  ,  2021/1601 K.

“İçtihat Metni”


MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi
İLK DERECE
MAHKEMESİ : … 4. Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 20/04/2016 tarihinde verilen dilekçeyle tapu kaydının beyanlar hanesindeki şerhin terkini talep edilmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 14/12/2017 tarihli hükmün istinaf yoluyla incelenmesi davacı vekili tarafından talep edilmiştir. … Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesince istinaf talebinin esastan reddine dair verilen kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içeriğindeki tüm kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü.

Dava, tapu kaydının beyanlar hanesinde yer alan hazine fazlalılığı şerhinin terkini istemine ilişkindir.
Davacı vekili, davacının hissedar olduğu … ili, Seyhan ilçesi, Zincirlibağlar Mahallesinde kayıtlı 10345 ada 4 parsel, 10349 ada 2 parsel, 10351 ada 2 parsel, 10352 ada 2 parsel, 10358 ada 2 parsel, 10398 ada 2 parsel ve 10404 ada 3 parsel sayılı taşınmazların beyanlar hanesinde kayıtlı bila tarihli “Zuhur eden 9417 m2 fazlalık Maliye Hazinesine aittir” şerhinin hukuki dayanağı kalmadığından terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; davanın zamanaşımına uğradığını, hazineye husumet yöneltilemeyeceğini, davanın haksız olduğunu belirterek reddini savunmuştur.
Mahkemece, 3402 sayılı Kadastro Kanununun geçici 4.maddesinin 3. bendi gereği hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeni ile davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili, istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi, “dava konusu taşınmazların kadastro işlemlerinin 2613 sayılı Kadastro ve Tapu Tahriri Kanununa göre yapıldığı, kadastrosu bu kanun hükümleri gözetilerek yapılmış ve tutanakları kesinleşmiş bulunan taşınmazlar için 10 yıllık hak düşürücü süre geçmiş ise tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait davanın 3402 sayılı Kadastro Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde açılması gerektiği, eldeki uyuşmazlıkta kadastro tutanağı kesinleştikten sonra 10 yıllık hak düşürücü süre geçmiş olduğundan davanın 3402 sayılı Kadastro Kanununun yürürlük tarihi olan 10.10.1987 tarihinden sonraki bir yıl içinde açılmış bulunmasının zorunlu olduğu, davanın ise 20.04.2016 tarihinde açıldığı, davalı Hazine yararına olan belirtmenin kaldırılmasına ilişkin istemin dinlenme olanağı olmadığı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.02.2009 tarihli ve 2009/14-12/79 sayılı kararının da aynı doğrultuda olduğu, zorunlu hak düşürücü sürenin varlığı nedeniyle davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle” davacı vekilinin istinaf talebinin esastan reddine karar vermiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava beyanlar sütununda yer alan miktar fazlası kaydının terkini istemine ilişkindir. Öncelikle beyanlar hanesine ilişkin yürürlükte bulunan mevzuat açısından inceleme yaptığımızda aşağıdaki düzenlemelerle karşılaşmaktayız.
“Beyanlar” başlıklı 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 1012 madde hükmü “Bir taşınmazın eklentileri, malikin istemi üzerine kütükteki beyanlar sütununa yazılır. Bu kaydın terkini, kütükte hak sahibi görünen bütün ilgililerin rızasına bağlıdır. Taşınmaz mülkiyetine ilişkin kamu hukuku kısıtlamalarının beyanlar sütununa yazılması ve bu sütuna yazılabilecek diğer hususlar tüzükle belirlenir. Özel kanun hükümleri saklıdır” şeklindedir. Yasanın sözü edilen bu hükmü uyarınca genellikle tapu kütüğüne yazılarak alenileştirilmesinde fayda umulan hukuki ilişki ve fiili durum şeklinde tarif edilen her beyanın tapu kütüğünün beyanlar hanesinde gösterebilme olanağı yoktur. Başka bir anlatımla, tapu kütüğünün beyanlar hanesine “beyanda” bulunulabilmesi için ya Medeni Kanunda bir hüküm olması, veya özel kanunlarda bu konuda bir hükme yer verilmesi, yahut Tapu Sicil Tüzüğünde bir düzenleme yapılmış olması gerekir.
Türk Medeni Kanunun 1012. maddesine göre, bir taşınmazın eklentilerinin malikin istemi üzerine kütükteki beyanlar sütununa yazılması mümkündür. Önceki Medeni Kanundaki teferruat deyiminin karşılığı olarak yeni Medeni Kanunda kullanılan eklentiden maksat; asıl şey malikinin anlaşılabilen arzusuna veya yerel adetlere göre işletilmesi, korunması veya yarar sağlaması için asıl şeye sürekli olarak özgülenen ve kullanımda birleştirme, takma veya başka bir biçimde asıl şeye bağlı kılınan taşınır maldır. (Medeni Kanunun m.856) Türk Medeni Kanunu uyarınca beyanlar sütununda gösterilebilecek diğer haklar ise, yasanın 748. maddesinde sözü edilen geçit haklarından sürekli olanlar, 755 maddedeki toprağın iyileştirilmesi işlemi yapılmak üzere taşınmaz maliklerinin alacakları kararlar, 710. maddedeki yetkili makamlarca belirlenmiş taşınmazın heyelan bölgesinde kaldığına dair beyanlardır.
Tapu Sicil Tüzüğünün 60. maddesi hükmünce kütüğün beyanlar sütununa ancak mevzuatın yazılmasını öngördüğü hususlar yazılabilir. Az yukarıdaki bölümlerde gerek Türk Medeni Kanunun ve gerekse özel kanunların beyanlar sütununa nelerin yazımına cevaz verdiğinden söz edilmiştir. Tapu Sicil Tüzüğünün 61. maddesi uyarınca teferruatın mülkiyet hakkı sahibinin yazılı talebi üzerine beyanlar sütununda belirtilmesi olanaklıdır. Tüzüğün 62. maddesi Türk Medeni Kanununun taşınmaz mal sicilleri ile ilgili hükümlerine göre kurulmaları artık mümkün olmayan ayni hakların, 63. madde medeni hakların kısıtlanmasına ilişkin mahkeme kararlarının, 64. madde ise, işçi ve yüklenicinin işe başlama tarihi, inşaat ile ilgili sözleşmenin kütüğün beyanlar sütununda gösterilmesine olanak sağlamaktadır. Medeni Kanunda sözü edilen özel yasa hükümleri ve Tapu Sicil Tüzüğünün 60. maddesindeki düzenlemeden anlaşılan mevzuat hükümleri incelendiğinde, beyanlar sütununda nelerin yer alacağı aşağıdaki şekilde saptanmıştır.
3402 sayılı Kadastro Kanununun 13/c maddesi uyarınca, taşınmazın tahdit ve tespiti yapılırken malikin ölü olduğu anlaşılır ve mirasçıları belirlenemezse, malik adına tespit yapılır ve malikin ölü olduğu beyanlar sütununda belirtilir. Yine aynı yasanın 19/Il. maddesine göre, taşınmaz mal üzerinde paydaşlardan birisine veya üçüncü kişiye ait muhtesat var ise bu hususta beyanlar sütununa yazılır. 41. madde uyarınca yapılan düzeltmelerde beyanlar sütununda gösterilecek bir diğer husustur.
21 Mart 1995 tarihli Tapulama ve Kadastro Paftalarının Yenileme Yönetmeliğin 11. maddesine göre yenilemeye tabi olacak taşınmazların beyanlar sütununa yenilemeye tabi olduğu yazılır. Yenileme işlemleri yapıldıktan sonra askı ilanı süresinde kadastro mahkemesine dava açıldığında da beyanlar sütununa yenileme sebebiyle dayalı olduğu belirtilir.
3194 sayılı İmar Kanununun 11. maddesi uyarınca umumi hizmetlere ayrılan, 18. maddesine göre imar düzenlemesine alınan, imar planına göre tescile tabi olan, imar sebebiyle sayfası kapatılan ve malik hanesi açık olan taşınmazların anılan nitelikleri beyanlar hanesinde gösterilir. Oluşan imar parselleri üzerine kadastro parselinde bulunana beyanlar da aktarılır. Yine imar sırasında uygulanan kat mülkiyeti ve imar parseli üzerindeki binaların sahipleri ve parsel üzerindeki geçici yapılarda beyanlarda yer alır.
3083 sayılı Kanun 13. maddesindeki sulama alanlarında kalan taşınmazlar ve bu kanunun uygulanmasına ilişkin yönetmeliğin 24. maddesi uyarınca toplulaştırmaya alınan taşınmazlar beyanlar hanesinde belirtilir.
2981 sayılı imar Affı Kanununa göre de, tapu tahsisi belgeleri, bu belgelerin iptaller ve kat irtifakı, kat mülkiyeti belirlemesi beyanlar sütununa yapılır.
634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu uyarınca, her bağımsız bölüme ait eklentiler, arsa paylan, yönetim planı veya yönetim planında sonradan yapılan değişiklikler ve Kat Mülkiyeti Kanunun 41. maddesi gereğince yapılan işlemler, devremülk esasına tabi taşınmazlarda devremülk hakkı, harap olan bağımsız bölüm beyanlar hanesinde işaret edilir.
2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu kapsamında kamulaştırma kararı ve bunların terkini (m.7) beyanlara yazılır.
2924 sayılı Orman Köylüsünün Desteklenmesine dair Kanunun 7. maddesine göre orman sınırı dışına çıkartılıp mülkiyeti kişilere devir edilen arazilerdeki mülkiyet takyitleri ve bu kabil bir araziyi zilyed olarak tasarruf edenlerin adları beyanlar hanesinde gösterilir.
2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun değişik 7. maddesine göre korunması gerekli kültür varlığı olarak belirlenen taşınmazların bu niteliği beyanlarda yer alır.
3621 sayılı Kıyı Kanununun l0. ve 12. maddesinde öngörülen kıyı şeridinde kalan parsel ve yapılar yapılan yapıların durumu beyanlar sütununa yazılır.
3226 sayılı Finansal Kiralama Kanunun 8. maddesine göre Finansal Kiralama sözleşmesine konu taşınmaz mala ilişkin sözleşmeler beyanlar sütununda gösterilir.
6326 sayılı Petrol Kanununun 37. maddesine göre tasfiyehane ve boru hatlarına ilişkin belirlemeler, 3303 sayılı Kanuna göre de taşkömürü sahalarında maliklere getirilen kısıtlamalar beyanlarda yer alır.
1163 sayılı Kooperatifler Kanununun 15. maddesi uyarınca bir taşınmaza bağlı kooperatif ortaklığının cuz’i haleflere intikal edeceği hususu da beyanlar hanesine yazılır.
Tapu Sicil Tüzüğünün 8, 26, 36, 77, 85 ve 104 maddeleri uyarınca yapılan işlemlerinde beyanlar hanesinde gösterilmesi olanağı vardır.
Ticaret Sicili Tüzüğüne göre ticari işletme rehninin de beyanlara yazılma olanağı vardır.
Açıklanan yasal düzenlemeler dışında yasal düzenlemelerdeki belirsizlikler nedeniyle Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü genelgeleri ile açıklayıcı nitelikteki, bina yapılamaz beyanı, yıkım kararları, uygulanamayan mahkeme ilamları, orman içi binalar, da beyanlar sütununa işaretlenebilir.
Birbirinden farklı konularda beyanlar sütununa yapılan kayıtların bazıları, üçüncü kişilerin iyi niyetini bertarafa yararken, bazıları ilgilisi yararına karine yaratır, bazıları ise taşınmaza bağlı bir ayni hakkı yada şahsi hakkı açıklarken bazı beyanlarda kamu hukukundan kaynaklanan kısıtlamaları açıklar. Bir diğer anlatımla, beyanın niteliğine göre beyana bağlanan sonuç değişmektedir.
Gerek metni yukarda yazılan Türk Medeni Kanunun 1012. ve gerekse Tapu Sicil Tüzüğünün 60. maddelerinden görülmektedir ki, mevzuatın yazılmasına izin vermediği bir belirtmenin kütüğün beyanlar sütununda gösterilebilme olanağı yoktur.
Taşınmazın tapu sicilindeki kaydının beyanlar sütununa miktar fazlalığının Hazineye ait olduğuna ilişkin kaydın konulduğu tarihteki yasal düzenlemeler ve daha sonraki mevzuat incelendiğinde de miktar fazlasına ilişkin düzenlemeler aşağıdaki şekilde yer almıştır.
22.03.1934 tarihinde yürürlüğe giren 2613 sayılı Kadastro ve Tapu Tahrir Kanununun 23. maddesi ise “Hükümetçe hudut üzerinden yapılmış olan satışlarda hududun tecavüz suretiyle büyütülmediği anlaşılırsa miktarına bakılmaksızın hududa itibar olunur. Eğer satış miktar üzerinden yapılmış ise miktar muteberdir. Hükümetçe, yalnız miktar üzerinden satılmış ve kayıtlarda bu suretle gösterilmiş olan gayrimenkul malların miktarında zuhur edecek fazla kısım yüzde onu geçmiyor ise zilyedi namına parasız kaydolunur. Yüzde onu geçiyorsa ihale veya tefviz tarihinden itibaren tasarruf müddeti on seneye varmamış ise fazlası için rayice göre değer pahası takdir edilerek zilyedi teklif ve kabul ederse kendisine borç kaydolunur. Ancak, mübadil, muhacir ve mültecilere ve 1341 senesi Muvazenei Umumiye Kanununun 23. maddesinin (A) fıkrası mucibince topraksız halka tevzi ve tefviz ve temlik edilmiş gayrimenkul mallarda zuhur eden fazlalık bu hükümlerden müstesna olup, bilmesaha taayyün edecek fazla miktar 1331 ve 1771 ve 1866 numaralı kanunlara göre muamele görmek üzere zilyedleri namına kaydolunur…” hükmünü içermektedir.
14.06.1934 tarihinde kabul edilen İskanen verilen tapulara ilişkin düzenlemelerin yer aldığı 2510 sayılı İskan Yasasında bu tapulardaki miktar fazlalarına ilişkin bir düzenleme yoktur. Ancak, 23/1. maddesinde “Bu kanun hükümlerine göre muhacirlere, mültecilere, göçebelere, naklolunanlara ve yerlilere dağıtılan yapı ve toprakların temlikine vali ve kaymakamlar salahiyetlidirler. Dağıtış defter veya kararlarının altı vali veya kaymakamlarca tasdik edilmesi, temliktir. Tasdikli defterlerdeki veya kararlardaki miktarlar muteberdir.” hükmünü içermekte, kayıtların miktarı ile geçerli olduğu belirtilmektedir. Yasanın getirdiği tek kısıtlama 30/1. maddede “Hükümetçe iskan edilenlere borçlu veya borçsuz olarak iskan yoluyla verilen gayrimenkuller on yıl süre ile hiç bir suretle satılamaz, bağışlanamaz, terhin edilemez, haciz olunamaz. Tapularına o yolda kayıt düşürülür.” hükmü yer almıştır.
766 sayılı Tapulama Kanununun “Kayıt ve Belgelerin Kapsamının Tayini” başlıklı 42. maddesinin ilk fıkrası “Değişmez ve genişletilmeye elverişli olmayan sınırlı tapu kayıtları ile diğer belgelerin muhtevasını tayinde, kayıt ve belgelerde yazılı miktara itibar olunur. Özel kanunların kayıt ve belgelerde yazılı miktara itibar edilmesini göz önünde tuttuğu haller saklıdır. Ancak, Hazinece özel kanunları hükümlerine göre satılan, tefviz veya tahsisi edilen veya parasız dağıtılan arazide çıkan fazlalık, satış, tefviz, tahsisi veya dağıtım tarihinden başlayarak on yıl geçmemiş ise, miktar fazlası hakkında 5618 sayılı Kanunun 2. maddesi hükmünün kayıt sahibi lehine uygulanıp uygulanmayacağı en büyük mülkiye amirinden sorularak alınacak karşılık uyarınca işlem yapılır.” şeklindedir.
42/son madde ise “Bu maddede yazılı gayrimenkullerde husule gelen miktar fazlalıklarında da şartları uygun bulunduğu takdirde 33 üncü madde hükmü uygulanır.” hükmünü içermektedir.
5618 sayılı yasanın 2. maddesinde ise iskanen verilen taşınmazlarda miktar fazlalarının zilyetlerine verilme koşullarını düzenlemektedir.
3402 sayılı Yasanın “Kayıt ve belgelerin kapsamını tayin” başlıklı 20. maddesinin D bendinde de “Hazinece, özel kanunlar hükümlerine göre değişmez ve genişlemeye müsait olmayan sınırlarla miktar üzerinden satılan, tefviz veya tahsis veya parasız dağıtılan taşınmaz mallarda çıkan fazlalık, taşınmaz malla birlikte satış, tefviz, tahsis ve dağıtım tarihinden itibaren on yıl geçmiş ise, miktarına bakılmaksızın kayıt sahibi adına tespit edilir.” hükmü yer almaktadır.
Anılan yasal düzenlemeler ve kadastro yasaları tasfiye niteliğinde olup bir defaya mahsus uygulanıp, tutanakların kesinleşmesinden sonra ise Medeni Kanununun hükümleri uygulama alanına girer (İhsan Özmen-Halim Çorbalı, 3402 sayılı Kadastro Kanunu Şerhi 1995 …, s.1322)
Beyanlar hanesinde bulunabilecek kayıtlara ilişkin yukarıda belirtilen açıklamalara baktığımızda, gerek Tüzüğün 60. maddesinin mevzuatın öngördüğü hususların beyanlar hanesinde gösterileceği şeklindeki düzenlemesi, gerekse Medeni Kanunun 1012. maddesinin son fıkrasında sözü edilen özel kanun hükümlerinin saklı tutulması hükümleri karşısında, çapa bağlanan taşınmazlarda çıkacak miktar fazlasının Hazineye ait olacağına ilişkin kısıtlamanın tapunun beyanlar hanesinde gösterileceğine ilişkin bir yasal düzenlemeye rastlanmamaktadır. İncelenen kadastro yasalarındaki düzenlemeler de, miktar fazlasının değişken sınırdan kaynaklanmaması halinde 10 yıl geçmekle zilyedi adına tescil olunacağına ilişkindir. 2613 sayılı yasada dava için bir süre öngörülmemekle birlikte, 1964 tarihinde yürürlüğe giren 766 sayılı tapulama Kanununda 10 yıllık hak düşürücü süre öngörülmüş (m.31) 3402 sayılı yasada da aynı düzenleme yer almıştır (12/3). 2613 sayılı yasadan ve 766 sayılı yasadan kaynaklanan haklar için 3402 sayılı Yasanın geçici 4/3. maddesine göre ek bir yıllık süre tanınmıştır. Miktar fazlası paylı mülkiyete konu edilmeden iskan ve daha sonra kadastro tapusu içinde hak sahibi kullanımına terk edilmesindeki amacın, devletin hüküm ve tasarrufu altındaki bu yerlerin 10 yıl kullanılması halinde hak sahibinin mülkiyetine geçeceğinin kabul edilmesi olduğu açıktır.
Somut olaya gelince; dava konusu taşınmazların imar parseli olup; evvelinin 1178 ada 13, 14, 28, 29, 32, 35 parsel ile 1183 ada 14 parsel sayılı taşınmazlar olduğu, bu parsellerin kadastro tutanağının 01.02.1955 tarihinde kesinleştiği, 2613 sayılı Kadastro ve Tapu Tahriri Kanununun 23.maddesi uyarınca dava konusu taşınmazlardaki tapu kaydının beyanlar hanesine 9417 m2 fazlalığın Hazine’ye ait olduğuna dair şerh düşüldüğü, 3402 sayılı Kadastro Kanununda öngörülen 10 yıllık hak düşürücü süre içinde ve aynı yasanın geçici 4/3. maddesindeki 1 yıllık sürede Hazine tarafından dava açılmadığı, şerhin hukuki dayanağının kalmadığı açıktır. Bu durumda, yasal dayanağı kalmadığı halde beyanlar hanesinde gösterilen bu kaydın terkini istemli davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu sebeple bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 373/1. maddesi gereğince temyiz olunan … Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi kararının KALDIRILMASINA, yerel mahkeme hükmünün BOZULMASINA, karardan bir örneğin … Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesine, dosyanın İLK DERECE MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, 06.10.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir